( (
                        Bekir KARAKUŞ
Köşe Yazarı
Bekir KARAKUŞ
 

Çiçeklerden Önce, Kanamayan Yara: 15 Temmuz ve Siyasetin Gölgesi

Geçen haftaki buluşmamızda, bu köşede artık biraz nefes almaktan, baharın gelişinden, açan çiçeklerden, vızıldayan böceklerden bahsetme sözü vermiştik birbirimize. Gündemin ağırlığından bunalan ruhlarımıza bir nebze olsun ferahlık katmaktı niyetimiz. Ancak takvim yaprakları öyle bir güne işaret ediyor ki, ne çiçeklerin rengi ne de kuşların cıvıltısı, o karanlık gecenin hafızalardaki gölgesini dağıtmaya yetiyor. Takvimler, Milli Birlik ve Demokrasi Günü’nü, yani 15 Temmuz’u gösteriyor. Ve vicdanlar, çiçeklerden önce konuşulması gereken daha derin, daha yakıcı bir mesele olduğunu fısıldıyor. Tarihimizin en alçak ihanet girişimlerinden birinin, milletin çelikten iradesiyle püskürtülmesinin üzerinden yıllar geçti. O gece, bu toprakların insanı; partisi, meşrebi, hayat tarzı ne olursa olsun, vatan söz konusu olduğunda nasıl tek bir vücut olabileceğini tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. Tankların önüne yatan yiğitleri, kurşunlara göğsünü siper eden kahramanları, selalarla direnişe güç veren minareleri ve en önemlisi, demokrasiye sahip çıkan milyonların sarsılmaz inancını unutmak ne mümkün. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize minnet borcumuz ebedidir. Bu direniş, bu milletin demokrasi destanıdır. Peki, bu destan tamamlandı mı? İşte can alıcı soru bu. 15 Temmuz’dan sonra devlet, FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) adlı bu karanlık yapıyla büyük bir mücadeleye girişti. Ordudan emniyete, yargıdan bürokrasiye kadar devletin en kritik damarlarına sızmış binlerce unsur temizlendi. Kripto yapıların üzerine gidildi, operasyonlar yapıldı ve hala da yapılmaya devam edilmekte, davalar açıldı. Bu mücadelenin gerekliliği ve kararlılığı şüphesizdi. Millet, devletinin arkasında durdu ve bu temizliği sonuna kadar destekledi. Ancak yıllar geçtikçe, halkın vicdanında bir soru giderek daha gür bir sesle yankılanmaya başladı: Bu işin siyasi ayağı nerede? Kırk yıl boyunca devlete bir ur gibi yayılan, en mahrem bilgilere ulaşan, sınav sorularını çalan, kendi mensuplarını en stratejik noktalara yerleştiren bu hain yapının, siyasetten hiç mi destekçisi, hiç mi önünü açanı, hiç mi kol kanat gereni olmadı? "Ne istediler de vermedik?" söylemlerinin muhatapları kimlerdi? Bu yapının mensuplarını devletin en üst kademelerine taşıyan siyasi irade ve referanslar, mücadelenin neresinde duruyor? İşte bu sorular, 15 Temmuz direnişinin ruhunu yaralayan, adalete olan inancı sarsan ve halkta derin bir hayal kırıklığı yaratan en temel meseledir. Vatandaş, sokakta canını ortaya koyarken, bedel öderken; bu ihanete zemin hazırlayan siyasi aktörlerin hiçbir bedel ödememesi, hatta bazılarının hala siyaset sahnesinde en ön sıralarda yer alması, kamu vicdanında kanayan bir yaradır. Bu durum, FETÖ ile mücadelenin sadece alt ve orta düzey memurlarla, askerlerle, polislerle sınırlı kaldığı, ancak yapının asıl beyin takımına ve onlara o gücü bahşeden siyasi network'e dokunulmadığı algısını güçlendiriyor. Bu algı, sadece bir hayal kırıklığı değil, aynı zamanda tehlikeli bir güvensizlik de yaratıyor. "Adalet herkes için değil mi?" sorusu, milyonların zihninde asılı kalıyor. Milli Birlik ve Demokrasi Günü’nü anmak, sadece şehitleri hatırlamak ve o geceki kahramanlığı yad etmekle olmaz. Gerçek anma, o ihanete giden yolların tüm taşlarını döşeyenlerden hesap sormakla, bu yapının siyasi ayağını tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıp adalete teslim etmekle mümkün olur. Bu yapılmadığı sürece, 15 Temmuz destanı hep bir yanı eksik kalacaktır. Demokrasimize ve geleceğimize olan borcumuz, tam ve eksiksiz bir hesaplaşmayı gerektirir. Aksi takdirde, bugün dokunulmayan o siyasi ayak, yarın başka bir kisve altında yeniden filizlenme cüretini kendinde bulabilir. Söz, haftaya mutlaka çiçeklerden ve böceklerden bahsedeceğiz. Ama önce, bu enkazın altındaki tüm sorumlular adaletin ışığına çıkana dek bu soruları sormaya devam etmek, şehitlerimize ve bu vatana olan en temel görevimizdir. Bu vesileyle 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Gününüzü en içten dileklerimle kutlarken vatan uğruna can veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar dilerim.
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2025 -Salı
                        Bekir KARAKUŞ

Çiçeklerden Önce, Kanamayan Yara: 15 Temmuz ve Siyasetin Gölgesi

Geçen haftaki buluşmamızda, bu köşede artık biraz nefes almaktan, baharın gelişinden, açan çiçeklerden, vızıldayan böceklerden bahsetme sözü vermiştik birbirimize. Gündemin ağırlığından bunalan ruhlarımıza bir nebze olsun ferahlık katmaktı niyetimiz. Ancak takvim yaprakları öyle bir güne işaret ediyor ki, ne çiçeklerin rengi ne de kuşların cıvıltısı, o karanlık gecenin hafızalardaki gölgesini dağıtmaya yetiyor. Takvimler, Milli Birlik ve Demokrasi Günü’nü, yani 15 Temmuz’u gösteriyor. Ve vicdanlar, çiçeklerden önce konuşulması gereken daha derin, daha yakıcı bir mesele olduğunu fısıldıyor.

Tarihimizin en alçak ihanet girişimlerinden birinin, milletin çelikten iradesiyle püskürtülmesinin üzerinden yıllar geçti. O gece, bu toprakların insanı; partisi, meşrebi, hayat tarzı ne olursa olsun, vatan söz konusu olduğunda nasıl tek bir vücut olabileceğini tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. Tankların önüne yatan yiğitleri, kurşunlara göğsünü siper eden kahramanları, selalarla direnişe güç veren minareleri ve en önemlisi, demokrasiye sahip çıkan milyonların sarsılmaz inancını unutmak ne mümkün. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize minnet borcumuz ebedidir. Bu direniş, bu milletin demokrasi destanıdır.

Peki, bu destan tamamlandı mı? İşte can alıcı soru bu.

15 Temmuz’dan sonra devlet, FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) adlı bu karanlık yapıyla büyük bir mücadeleye girişti. Ordudan emniyete, yargıdan bürokrasiye kadar devletin en kritik damarlarına sızmış binlerce unsur temizlendi. Kripto yapıların üzerine gidildi, operasyonlar yapıldı ve hala da yapılmaya devam edilmekte, davalar açıldı. Bu mücadelenin gerekliliği ve kararlılığı şüphesizdi. Millet, devletinin arkasında durdu ve bu temizliği sonuna kadar destekledi.

Ancak yıllar geçtikçe, halkın vicdanında bir soru giderek daha gür bir sesle yankılanmaya başladı: Bu işin siyasi ayağı nerede?

Kırk yıl boyunca devlete bir ur gibi yayılan, en mahrem bilgilere ulaşan, sınav sorularını çalan, kendi mensuplarını en stratejik noktalara yerleştiren bu hain yapının, siyasetten hiç mi destekçisi, hiç mi önünü açanı, hiç mi kol kanat gereni olmadı? "Ne istediler de vermedik?" söylemlerinin muhatapları kimlerdi? Bu yapının mensuplarını devletin en üst kademelerine taşıyan siyasi irade ve referanslar, mücadelenin neresinde duruyor?

İşte bu sorular, 15 Temmuz direnişinin ruhunu yaralayan, adalete olan inancı sarsan ve halkta derin bir hayal kırıklığı yaratan en temel meseledir. Vatandaş, sokakta canını ortaya koyarken, bedel öderken; bu ihanete zemin hazırlayan siyasi aktörlerin hiçbir bedel ödememesi, hatta bazılarının hala siyaset sahnesinde en ön sıralarda yer alması, kamu vicdanında kanayan bir yaradır.

Bu durum, FETÖ ile mücadelenin sadece alt ve orta düzey memurlarla, askerlerle, polislerle sınırlı kaldığı, ancak yapının asıl beyin takımına ve onlara o gücü bahşeden siyasi network'e dokunulmadığı algısını güçlendiriyor. Bu algı, sadece bir hayal kırıklığı değil, aynı zamanda tehlikeli bir güvensizlik de yaratıyor. "Adalet herkes için değil mi?" sorusu, milyonların zihninde asılı kalıyor.

Milli Birlik ve Demokrasi Günü’nü anmak, sadece şehitleri hatırlamak ve o geceki kahramanlığı yad etmekle olmaz. Gerçek anma, o ihanete giden yolların tüm taşlarını döşeyenlerden hesap sormakla, bu yapının siyasi ayağını tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıp adalete teslim etmekle mümkün olur. Bu yapılmadığı sürece, 15 Temmuz destanı hep bir yanı eksik kalacaktır.

Demokrasimize ve geleceğimize olan borcumuz, tam ve eksiksiz bir hesaplaşmayı gerektirir. Aksi takdirde, bugün dokunulmayan o siyasi ayak, yarın başka bir kisve altında yeniden filizlenme cüretini kendinde bulabilir.

Söz, haftaya mutlaka çiçeklerden ve böceklerden bahsedeceğiz. Ama önce, bu enkazın altındaki tüm sorumlular adaletin ışığına çıkana dek bu soruları sormaya devam etmek, şehitlerimize ve bu vatana olan en temel görevimizdir.

Bu vesileyle 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Gününüzü en içten dileklerimle kutlarken vatan uğruna can veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (