( (

Selçuk Özdağ: "1915 Olayları Bir Kriz Yönetimiydi, Tarihe Hamasetten Uzak Bakmalıyız"

Gündem (Haber Merkezi) - | 27.06.2025 - 14:36, Güncelleme: 27.06.2025 - 14:36
 

Selçuk Özdağ: "1915 Olayları Bir Kriz Yönetimiydi, Tarihe Hamasetten Uzak Bakmalıyız"

Gelecek Partisi Muğla Milletvekili ve Yeni Yol Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, tarihi olayların hamasi nutuklar ve siyasi yaftalamalar yerine gerçekçi bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurguladı. Özdağ, 1915 Ermeni Tehciri'nin, öncesinde yaşanan isyan ve katliamlara karşı alınmış bir "kriz yönetimi" kararı olduğunu savundu.
TBMM'de gazetecilerin karşısına geçen Selçuk Özdağ, tarihin kendi dönemi ve koşulları içinde, uzmanların katılımıyla konuşulması gerektiğini belirterek, "Tarihçilerle, sosyologlarla, antropologlarla ve elbette siyasetçilerle konuşacağız bunları. Hain ve vatanseverlik ilanları ile ancak avara kasnak gibi boşa dönmekle ömrümüz, vaktimiz ve enerjimiz biter gider," dedi.   "Tehcir Kararı Durup Dururken Alınmadı" Özdağ, 1915'te alınan zorunlu göç (tehcir) kararının bir sebep değil, sonuç olduğunu ifade etti. Karardan önce Ermeni çetelerinin Anadolu'nun birçok noktasında isyanlar çıkardığını ve katliamlar yaptığını belirten Özdağ, şu örnekleri verdi: Şubat 1915'e kadar Kars ve Ardahan'da 30 bin Türk katledildi. Maraş'ın Zeytun bölgesinde çatışmalar başladı. Muş, Bitlis, Tokat, Suşehri ve Samsun'da silahlı isyanlar patlak verdi. Van'da büyük bir isyan başlatılarak Türk mahalleleri yakıldı ve binlerce sivil katledildi. Özdağ, Ermeni kaynaklarında "Dilman Muharebesi" olarak geçen bu olayda, kendilerinin 25 kayıp verdiğini yazarken, Türk tarafının kaybını 5 bin olarak belirttiklerini söyledi. Van'da Aram Manukyan liderliğinde bir Ermeni askeri yönetimi kurulduğunu ifade eden Özdağ, "Tüm bu yaşanan saldırı ve katliamlar devam ederken hâlâ bir tehcir kararı alınmış değildi," diyerek kararın bu olaylar üzerine alındığını vurguladı.   "Güçlü Lobiler Tarihi Bükemez" Özdağ, günümüzdeki tartışmalarda "soykırım" tanımının hukuki ve tarihsel bağlamından koparıldığını savundu. "İkinci Dünya Savaşı'na kadar hiçbir hukuki geçerliliği olmayan ‘soykırım’ tanımının 30 yıl öncesine şamil edilmek istenmesi gibi," diyen Özdağ, hakim güçlerin ve lobilerin zamanı ve mekanı bükerek bir algı operasyonu yürüttüğünü ancak bunun hakikati ters yüz etmeye yetmeyeceğini söyledi.   Karşılıklı Kayıplar ve Mevcut Siyasi İklim Eleştirisi Tarihi tartışmaların tek yönlü yapıldığını belirten Özdağ, şu soruların sorulmadığına dikkat çekti: "O dönemler İstanbul'da 120 bin Ermeni yaşıyordu, şimdi neden 50 bin var diye soruluyor da, Selanik'te, Üsküp'te, Erivan'da şu kadar Türk vardı bunlar nereye gitti diye kimse sormuyor. 1910 yılında Erivan nüfusunun yüzde 67'si Türk'tü ve birçok cami vardı. Bunlar nereye gitti?" Özdağ, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi atmosferi "Cumhuriyet tarihinin post-modern Fetret Dönemi" olarak nitelendirdi. Bu dönemi fırsat bilenlerin, "batan geminin malı" mantığıyla hareket ettiğini ve ülkeye zarar verdiğini söyledi. Bu kişileri ikna etmek için sürekli anayasa değişikliği pazarlıkları yapıldığını da eleştirilerine ekledi. Konuşmasını, "Bu milletin kökü çok derinlerdedir. Maden kazar gibi buralardan eksik gedik bir şeyler bulacağız diyerek milletin önüne getirilen konuların ne kadar iyi niyetli olduğunu sormak vazifemizdir," sözleriyle tamamladı.
Gelecek Partisi Muğla Milletvekili ve Yeni Yol Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, tarihi olayların hamasi nutuklar ve siyasi yaftalamalar yerine gerçekçi bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurguladı. Özdağ, 1915 Ermeni Tehciri'nin, öncesinde yaşanan isyan ve katliamlara karşı alınmış bir "kriz yönetimi" kararı olduğunu savundu.

TBMM'de gazetecilerin karşısına geçen Selçuk Özdağ, tarihin kendi dönemi ve koşulları içinde, uzmanların katılımıyla konuşulması gerektiğini belirterek, "Tarihçilerle, sosyologlarla, antropologlarla ve elbette siyasetçilerle konuşacağız bunları. Hain ve vatanseverlik ilanları ile ancak avara kasnak gibi boşa dönmekle ömrümüz, vaktimiz ve enerjimiz biter gider," dedi.

 

"Tehcir Kararı Durup Dururken Alınmadı"

Özdağ, 1915'te alınan zorunlu göç (tehcir) kararının bir sebep değil, sonuç olduğunu ifade etti. Karardan önce Ermeni çetelerinin Anadolu'nun birçok noktasında isyanlar çıkardığını ve katliamlar yaptığını belirten Özdağ, şu örnekleri verdi:

  • Şubat 1915'e kadar Kars ve Ardahan'da 30 bin Türk katledildi.

  • Maraş'ın Zeytun bölgesinde çatışmalar başladı.

  • Muş, Bitlis, Tokat, Suşehri ve Samsun'da silahlı isyanlar patlak verdi.

  • Van'da büyük bir isyan başlatılarak Türk mahalleleri yakıldı ve binlerce sivil katledildi. Özdağ, Ermeni kaynaklarında "Dilman Muharebesi" olarak geçen bu olayda, kendilerinin 25 kayıp verdiğini yazarken, Türk tarafının kaybını 5 bin olarak belirttiklerini söyledi.

  • Van'da Aram Manukyan liderliğinde bir Ermeni askeri yönetimi kurulduğunu ifade eden Özdağ, "Tüm bu yaşanan saldırı ve katliamlar devam ederken hâlâ bir tehcir kararı alınmış değildi," diyerek kararın bu olaylar üzerine alındığını vurguladı.

 

"Güçlü Lobiler Tarihi Bükemez"

Özdağ, günümüzdeki tartışmalarda "soykırım" tanımının hukuki ve tarihsel bağlamından koparıldığını savundu. "İkinci Dünya Savaşı'na kadar hiçbir hukuki geçerliliği olmayan ‘soykırım’ tanımının 30 yıl öncesine şamil edilmek istenmesi gibi," diyen Özdağ, hakim güçlerin ve lobilerin zamanı ve mekanı bükerek bir algı operasyonu yürüttüğünü ancak bunun hakikati ters yüz etmeye yetmeyeceğini söyledi.

 

Karşılıklı Kayıplar ve Mevcut Siyasi İklim Eleştirisi

Tarihi tartışmaların tek yönlü yapıldığını belirten Özdağ, şu soruların sorulmadığına dikkat çekti: "O dönemler İstanbul'da 120 bin Ermeni yaşıyordu, şimdi neden 50 bin var diye soruluyor da, Selanik'te, Üsküp'te, Erivan'da şu kadar Türk vardı bunlar nereye gitti diye kimse sormuyor. 1910 yılında Erivan nüfusunun yüzde 67'si Türk'tü ve birçok cami vardı. Bunlar nereye gitti?"

Özdağ, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi atmosferi "Cumhuriyet tarihinin post-modern Fetret Dönemi" olarak nitelendirdi. Bu dönemi fırsat bilenlerin, "batan geminin malı" mantığıyla hareket ettiğini ve ülkeye zarar verdiğini söyledi. Bu kişileri ikna etmek için sürekli anayasa değişikliği pazarlıkları yapıldığını da eleştirilerine ekledi.

Konuşmasını, "Bu milletin kökü çok derinlerdedir. Maden kazar gibi buralardan eksik gedik bir şeyler bulacağız diyerek milletin önüne getirilen konuların ne kadar iyi niyetli olduğunu sormak vazifemizdir," sözleriyle tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (