HAY MAŞALLAH
Yazımın başlığını seçimden iki gün önce, Cuma günü yani 22 haziran 2018 tarihinde attığımı özellikle bilmenizi isterim. Seçimin sonuçlarının değerlendirmesini yapacağım bir yazının başlığını ve hatta kesin olmayan sonuçların dışında yazımın tamamını yazdığımı özellikle belirtmek isterim. Bu kadar emin olarak kaleme alınan bir yazının genel hatları ile yazılmış olması, seçim sonuçları ile ilgili bu denli örtüşür olması ilginç olduğu kadar, manidar olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
CHP’nin, İP’nin, SP’nin ve HDP’nin açıklamalarına bakacak olursak, Ülkemiz şimdiden Millet İttifakı’nın yönetimine geçmiş ve hatta Parlementer Sisteme geri bile dönülmüş bile. CHP her zamanki gibi jakoben, buyurgan, gerçek egemen güç ve aynı zamanda gizli egemen güç edası ile meselelere yaklaşmaya başlamış, İP yeni bir siyasi hareket olduğu halde % 17 lerde bir oy potansiyeline ulaşmış ve bunun verdiği özgüven ile hareket eden driplingler yapmaya başlamış, SP ise baraj engelini ittifak yaparak aşmış ama cılız bile diyemeyeceğim bir sayı elde etmenin verdiği iç huzuru deruhte etmeye çalışırken, Milli Görüş ilkelerine ihanet etmeyi hiçbir şekilde umursamayan yaklaşımlar sergilemeyi seçim öncesi olduğu gibi seçim sonrası da aynı yaklaşımlarını fütursuzca devam ettirmiş ve adeta onların inkar ettikleri ve fakat kimseyi ikna edemedikleri öç alma, kin kusma, nefret etme gibi yaklaşımları hayata geçirmiş bile…
Hani derler ya, kazın ayağı hiç de öyle değil. Benim gibi herkes şundan emin ki, CHP ve ellerinden ülkeyi yönetme erki alınan kesim, şunun farkında. Yeni sistemde asla ve asla bu millet kendilerine iktidar olma hakkını vermeyecek. O zaman onların da tek çareleri kaldı.
Manipülasyan.
Nasıl bir manipülasyon?
Kendilerini kamufle edebileceklerini düşündükleri bir manipülasyon,
Kendilerini halktan ve milletten yana gösterebileceklerini düşündükleri bir manipülasyon,
Temel insan haklarını kendi bünyelerinde her gün ayaklar altına aldıkları halde, insan haklarını ilke olarak bayraklaştırdıklarını düşündükleri bir manipülasyon,
İdare ettikleri ve her seferinde savundukları sol değerleri yani sosyal demokrasi vb… kavramları dillerinden düşürmedikleri halde, sosyal adalet ve sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak yapılan yardımları ortadan kaldırmayı düşündükleri bir manipülasyon,
Türkiye’ de etnik ve mezhebi yapının baz alınarak, diğer toplum kesimlerine tahakkümü ilkeleştiren grupları önceleyen ve bu yapının egemenliği ele geçirmesi için terörü bile meşru gösteren düşüncelere prim vermeyi düşünen bir manipülsyon,
Ülkemizin ve milletimizin insanlarını, güvenlik güçlerini, kendi bölge halkını hedef alan terör baronlarına karşı en küçük bir cümlecik dahi kuramayan, terör örgütlerinin siyasi uzantıları ile olan zımni işbirliklerinin bir gereği olarak seçmen kitlesinin bir bölümünü HDP’ye yönlendirme hezeyanı içindeki bir siyasi partinin, etik ve ahlak tellallığını düşündüğünü ifade ettiği bir manipülasyon.
İlgimi çeken ve zannımca sizin de ilginizi çeken bir husus da sanırım, siyasi partilerin;
gerek iletişimin çok daha iyi bir noktaya gelmiş olmasından dolayı,
gerek halkın gözlemlerinin ve takibinin çok daha iyi bir noktada olmasından dolayı,
gerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bütün VESAYET odaklarını ortadan kaldırmış olmasından dolayı
ve gerekse ‘egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesinin siyasi partiler tarafından içselleştirilmiş olmasından dolayı ( ki bu görüş en iyimser ihtimal); millete karşı, halka rağmen, halkın değerlerine karşı, hak ve hukuka karşı, halkın yeni ve makul taleplerine karşı bir siyasi söylem ve siyasi eylemden uzak tavırlar sergilemiş olması.
Bence bu, çok büyük bir kazanım. Ben, çok uzun zamandan beri, halkın tercihlerinin ve taleplerinin; seçim süreçlerinde, seçim bildirge ve beyanlarında, seçim programlarında ve seçim meydanlarında direk olarak dile getirildiği ve seçim sonuçlarının hiçbir VESAYET odağı olan kişi veya grupların etkisinde kalmayarak, tamamen kazanıma dönüştüğü ve hatta daha seçim sonuçları kesinleşmeden bile, halkın kazanım elde ettiği bir döneme geçmiş olduğumuz dönemlerde hiç rastlamadım.
24 Haziran Seçim Sonuçlarının resmi olmayan sonuçları an itibari ile belli oldu ve Cumhurbaşkanı adaylarının almış oldukları oy oranları da netleşti.
Recep Tayyip Erdoğan %52.59
Muharremİ nce % 30.64
Selahattin Demirtaş % 8.40
MERAL AKŞENer % 7.29
Temel Karamollaoğlu % 0.89
Doğu Perinçek % 0.20
Bu sonuçlar şaibeye, itiraza, manipülasyona sebep olmayacak kadar net, aşikar ve anlaşılabilir görünmektedir. Böyle olmasına rağmen seçim akşamı ekrana çıkan CHP yetkililerinin yaptığı açıklamalar, seçim dışı beklentilerinin devam etmekte olduğunu, yönetme erkine sahip olmak için her yolun mubah olduğunu ortaya koymaktadır. Aslında CHP seçim sonuçlarını doğru okuyabilse, bundan sonraki seçimi kazanmak için neleri eksik yaptıklarını, neleri iyi yaptıklarını, halka rağmen, millete rağmen bu milleti ve bu halkı yönetmenin mümkün olmadığını kabul etse, bu çerçevede yeni değerlendirmelerde bulunsa, yeni, özgün, samimi politika ve yine samimi, içten söylem ve eylemlerde bulunsa daha hayırlı bir yol izlemiş olur diye düşünüyor ve acizane kendilerine de bunu tavsiye ediyorum. Yoksa aynı mantık, aynı anlayış, aynı söylem, aynı eylem, aynı metod ve aynı yöntemlerle sonuç almalarının mümkün olmadığını görmeleri gerekir.
Yine 24 Haziran da gerçekleştirilen milletvekili seçimlerinde partilarin aldıkları oy dağılımı şu şekildedir.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ) % 42.89,
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) % 22.68,
Halkların Demokratik Partisi (HDP) %11.63,
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) %11.13,
İyi Parti (İYİ PARTİ) %10.01
Saadet Partisi (SAADET) %1.35,
Bu sonuçlar da bize çok şeyler ifade etmektedir. AK PARTİ’nin daha önceki seçimlere göre ve sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu anda elde ettiği oy oranına göre, yaklaşık 10 puan geride oy alması; hakikaten milletvekili aday seçme süreçlerinin tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini veya daha önce izlenen hükümet politikalarının çok ciddi olarak irdelenmesi ve incelenmesi gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası yaptığı ilk açıklamada ‘ halkımızın verdiği mesajı’ aldık şeklindeki yapıcı, çarpıcı ve kompleksiz beyanını, bu bağlamda çok önemsenmesi gerektiğini değerlendiriyorum.
Sayın İnce’nin de siyasete yeni bir soluk katabileceğini, ancak CHP Yönetiminin sayın İnce’nin önünü açmayacağını ve sonuçta CHP’nin ikiye bölüneceğini düşünüyorum. Ancak bu bölünme yeni bir sinerji yerine YENİ BİR KAOS meydana getireceği de kesin gibi görünüyor.
HDP’nin parti oylarının Selehattin DEMİRTAŞ’tan fazla olmasının, CHP’nin büyükşehirlerde ‘her evden 1 oy HDP’ye’ diye başlatılan, böylece CHP’nin kendi ayağına kurşun sıkan anlayışının bir gereği olduğunu ve bunun bu şekilde olmasının ‘malumun ilanı’ olduğunu ve ancak bu ‘ yörük sırtından dost devşirme’ anlayışının CHP’in hanesine eksi olarak şimdiden yazıldığını herkes görmektedir.
SP’nin aldığı vahim sonucu ‘ kendi düşen ağlamaz’ diye değerlendiriyor, Milli Görüş diye diye, Milli Görüşe ihanetin bir bedeli olarak değerlendiriyorum.
Hülasa, Dış Mihraklara rağmen, Dış Mihrakların yerel uzantılarına rağmen, PKK’ya ve onların hain tuzaklarına düşen Terör Sevicilere rağmen, FETÖ ve FETÖ’nün imparator ve imparatoriçelerine rağmen, kısaca her şeye rağmen milletimizin gösterdiği basirete, cesarete, sadakate tek şey diyorum. Hay Maşalllah… Helal olsun size… Selam olsun size… Saygılarımla…