( (

Ahmet Davutoğlu: “Siyasi Yasaklı İfadesini Hukuk Literatürümüzden Çıkarmamız Lazım!”

Gündem (Haber Merkezi) - | 05.05.2025 - 20:55, Güncelleme: 05.05.2025 - 20:55
 

Ahmet Davutoğlu: “Siyasi Yasaklı İfadesini Hukuk Literatürümüzden Çıkarmamız Lazım!”

Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Haberler.com katıldığı özel programda Türk siyasetinin en çalkantılı dönemlerinden birine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Devlet aklının yerini keyfiyetin, liyakatin yerini sadakatin, hukukun yerini ise şahsi iradelerin aldığını vurgulayan Davutoğlu, “Bugün devletin çöküş sürecine tanıklık ediyoruz. Sessiz kalırsak bu çöküş hepimizi içine alır” diyerek hem iktidara hem de muhalefete tarihi bir uyarı yaptı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Haberler.com katıldığı özel programda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturma hakkında konuşurken; “ Ben bir kere ilkesel konularda isme bakmam. Eyleme bakarım. Yani birinin AK Partili olması, CHP'li olması, sağcı olması, solcu olması, şucu olması, bucu olması beni ilgilendirmez. Beni siyasi hayatta da herkes bilir, en fazla savunduğum ilke siyasi ahlaktır. Siyasi ahlak söz konusuysa, ben kişinin kimliğine bakmam. Bir yanlışlık varsa, yolsuzluk varsa, kamu malına tasallut varsa, haksız zenginleşme varsa, kim yaparsa yapsın onun karşısına çıkarım. Onun için başbakanlık döneminde bu dört bakanla ilgili bir konuşmada, kızım Fatıma olsa diyen peygamberin hükmüyle davranıdım. Arkadaşıma, sağıma soluma bakmam. Kim yanlış yaparsa, Hesabını sorarım dedim. Şimdi de iki taraf açısından da ağır sorumluluk var. Sayın Erdoğan'ın geçen gün ifadelerini dinledim. Ya ben bunları söylediğim için AK Parti'den ihraç edildim. Yani alın, aynen 2019'da, benim yayınladığım manifestoda yer alanlara bakın, aynısı. Ama kamu malına zarar verenlerden hesap soracağız diyor. Cumhurbaşkanının bu sözleri son derece önemli altına imza atarım. İşte ben bunları söylediğim için ya Sayın Erdoğan’ın şu an söylediklerini 2016’da söylediğim için ihraç edildim. Peki ama 23 yıllık iktidar dönemi, özellikle de son 9 yılda. Bizler ayrıldıktan sonra. AK Parti'de hiç yolsuzluk olmadı mı ? Hükümet bakanları hiç bu işi yapmadı mı ? AK Parti içinde son temizlik bir şey yapma, temizleme, partiyi arındırma anlamındaki soruşturmalar benim dönemimde yapıldı. Ondan sonra da hiç bir şey yapılmadı” dedi. Siyasi Yasaklara Karşıyım Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, gündemde olan siyasi yasaklamalar konusunda ise flaş bit çıkış yaptı. Davutoğlu; “Bu yorumu yapmak istemiyorum. Ben hiçbir siyasinin siyasi hayatının bitmesinin doğru olduğu kanaatinde değilim. Siyaset rekabet alanıdır. İmamoğlu bir gün bizim rakibimiz de olabilir. Geçmişte de rakibimizdi. Ben AK Parti Genel Başkanıyken, O da Beylikdüzü Belediye Başkanıydı. Rakiptik. Dolayısıyla ben siyasiler için, siyasi yasaklık, siyasiler için değilse bütün vatandaşlar için siyasi yasaklık kavramının literatürden çıkılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Yüz kızartır suçlar harç. Öyle olaylar vardır ki, cinsel tacizdir, vs. Zaten vatandaş onu ayıklar. Sen yasaklamasan bile vatandaş yasaklar onu. Siyasi yasaklık tabirinin tümünün gündemden çıkmasın gerekli. Nasıl Tayyip Erdoğan'a konan siyasi yasaklılık yanlış idiyse, şimdi de herkes için böyle. Rekabet objektif şartlarda olmalı. Bundan sonra ne olur, hukuken ne olur onu bilemem. O yargının bileceği bir şey. Ama siyasi yasaklılık kavramının gündemden tümüyle düşmesi lazım. Gerekli yasal düzenlemeler de yapılıp, siyasi yasaklı ifadesini hukuk literatürümüzden çıkarmamız lazım. Kim olursa olsun. Birisi bir suça mı karışmış ? Vatandaş zaten sandıkta onu yasaklar.” İfadelerini kullandı.  CHP’ye de Düşen Görevler Var İBB’de devam eden yolsuzluk soruşturmaları kapsamında CHP’ye de görevler düştüğünü hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Özgür Özel de söyledim. Çıkacak diyecek ki, ben kendi belediyelerim ile hesaplaşmaya hazırım. Parti olarak ben bir soruşturma komisyonunu kendim kuracağım. Aynı siyasi etik kurulunu bizim AK Parti'de geçmişte kurup da, maalesef o dönem çalıştırmadıkları kurul gibi. Yanlışlık varsa ben gereken cezayı vereceğim diyecek. Ve her türlü hesabı vermeye hazırım diyecek. O zaman da muhalefet itibar kazanır. Ama benim cumhurbaşkanı adayım hapse girdi. Buradan bir mağduriyet çıkararak cumhurbaşkanlığı seçimini daha kolay kazanayım telaşına girerse muhalefette büyük hata yapar. Hukuki temelini savcılar araştırır. İmamoğlu'da hesap verir, herkes versin. Ama siyasi nitelikli olduğunu gösteren en temel faktör, başka birçok belediyede hiçbir soruşturma yapılmazken, Elazığ Belediyesi, işte Beşiktaş Belediyesi'nin yaptığı yolsuzlukla aynı adamlar burada da çalışıyor. Niye Elazığ Belediyesi'nin operasyonu yok? Hukuk dediğiniz şey, gözü kapalıdır ya muhatabına bakmaz, bu kimdir demez. Hukuk, gerçekten hukuki bir süreç işlerse herkese, keskin bir bıçak herkese işler.” dedi.  Sayın Erdoğan’ın En güçlü Olduğu Vakitler Kendisine Her Sorunun Özgürce Sorulduğu Zamanlardı Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili yetkililerin, bağımsız ve özgür bir röportajı en son ne zaman verdiklerinin bile hatırlanmadığını ifade ederken “Sayın Erdoğan'ın en güçlü olduğu vakitler ne zamandı? Kendisine her türlü soru sorulup, onun da cesaretle cevap verdiği vakitlerdi. Ve gündemi öyle belirlerdi. Şimdi Sayın Erdoğan'ın verdiği mesajlar, resmi bülten gibi okunuyor. Röportajlar. En güçlü olduğu zaman, Doğal bir refleksle one minute dediği zamandı. Yabancı ve yerli, bugün özgür basın günü, Sayın Erdoğan'la hiçbir şey süzgece, filtreye tabi olmadan son ne zaman röportaj yapabildi? Bu ölçüdür. Güçlü olduğu dönemler, herkesin saygısını kazandığı dönemler, her soruya hazır olduğu dönemlerdi. Bazen de hazır cevaplıkla en yakın danışmanlarını boşluğa düşürürdü. Siz biliyor musunuz, AK Parti’de yaşadığım bir anıyı ? 2007 yılı ben Suriye'ye, Şam'a gittin, Beşer Esad'la görüştüm. Başdanışmanım, gidişimiz açık fakat görüşmeler gizliydi. Halit Meşal ile de görüştüm. O zaman Halit Meşal dünyada terörist diye anılıyor. Türkiye'de de Ertuğrul Özkök dahil benim yaptığım bu görüşmeden dolayı bütün basın bana saldırıyordu. Şimdi iktidar yanlısı oldu hepsi. Ben gittim Halit Meşal ile görüştüm. Suriye'ye kaynaklı bir haber çıktı. Davutoğlu Halit Meşal ile görüştü diye. Ben de ne görüştüm dedim ne görüşmedim dedim. Basında demeç vermiyorum dedim. Akif Beki de o zaman basın danışmanıydı Sayın Erdoğan’ın. Ona sorulunca yok öyle bir görüşüm olmadı diyor Akif Bey. Sonra Sayın Erdoğan Başbakan, bir mülakatta olaydan bir dört beş gün bir hafta sonra soruyorlar Davutoğlu görüştü mü Halit Meşer'le diye. O zaman işte Özgür Basın o zaman soruyordu böyle şeyleri. Sayın Erdoğan da bütün samimiyetiyle görüştü tabii. Ne var görüşmesinde? Ben gönderdim, görüştü dedi. Şimdi bakın, bu sahicilik var ya, toplumda sevilir. Sevilir. Sevilme sebebi oydu” dedi.  Şu Anda Görevde Olsam Bütün Türkiye’ye Neşter Atardım! Yaşanan yolsuzluk iddialarının vahim boyutlara geldiğini ifade eden Gelecek Partisi Lideri, Türkiye’nin bir cerrahi müdahaleye ihtiyacı olduğunu söyledi. Davutoğlu; “Yani şu anda görevde olmuş olsam tam bir cerrah hassasiyetiyle neşter atardım Türkiye'deki bütün yolsuzluk düzenine. Gelelim muhalefete. Ben şunu söyleyeyim. Hiçbirimiz siyasetten muaf değiliz. Hepimiz hesap vermek durumundayız. Onun için bir keresinde Sayın Erdoğan'ın imalı bir şekilde beni suçladığında bu yolsuzlukla ilgili (Şehir Üniversitesinin kapanmasına dair) konuştum. Benim dedim, bütün mahsupiyetim, bütün servetim araştırılsın. Bütün siyasilerin de servetleri araştırılsın. Eski başbakanların, cumhurbaşkanların, bakanların. Ve izah edilmeyen bir mal varsa el konsun. Yani benim gelirim şu, aldığım şu. Arada büyük bir açık var. Bir milletvekili dört yıl içinde aldığı milletvekili maaşıyla nasıl milyarlık, milyon, yüz milyonluk, iki yüz milyonluk servetle çıkar ? Villalarda yaşar ? Bir bürokrat nasıl en lüks arabalara binebilir? Kasasında bilmem ne kadar altın çıkar. Yine bir başka bürokrat nasıl Dubai'den buraya altınla kaçakçılığı yaparken yakalanabilir? Vesaire vesaire. Alın bunların hepsini. Hepsinin hazineye devir olmasını sağlardım” dedi.  İsrail Madem Tansiyonu Yükseltiyor, Sen de Diplomaside Tansiyonu Yükselteceksin.  Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in son dönemde Suriye’de gerçekleştirdiği saldırılar ve hali hazırsa devam eden Gazze’deki katliama dair Türkiye’nin neler yapması gerektiğini de şu sözler ile dile getirdi; “Son derece ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız. Ve bu fayatların kırılmasında en agresif, en saldırgın, uluslararası hukuku yok sayan ülkede İsrail. Peki İsrail bu hakkı kendisine nereden buluyor? Çünkü arkasında İsrail'in soykırımına işbirlik, biriciklik yapan başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülke var. Birleşmiş Milletler eğer gerçekten bugün de anlam ifade ediyorsa, değerlere anlam ifade ediyorsa bu saldırıların karşısında durması lazım. Çünkü açık ihlal, Suriye'nin toprak bütünün toprak sınırlarını ihlal, Gazze'de soykırım yaparak uluslararası ana soykırım sözleşmesini ihlal, ihlal, ihlal. Batı şeriada yerleşim yerleri kurarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2042 sayılı kararını ihlal. Yani öyle bir eşkıya var ki ortada, diyor ki ben Kanun tanımam, ferman tanımam.  Peki İsrail niye bu kadar saldırga anlaştı? Bir taraftan bakıldığında Orta Doğu'da at koşturuyor gibi görünüyor. Ama diğer taraftan bakıldığında aslında kendi alanıyla ilgili yaklaşık bir buçuk yıldır dünyanın teknolojik olarak en üstün ordusuna karşı direnen bir halkı yenemedi. Psikolojik bir travma yaşıyor bir taraftan da İsrail ve güç göstermek istiyor. Ama Gazze halkı pes etmedi. Gazze halkı büyük fedakarlıklar yaptı, şehitler verdi.  Yani Gazze halkının gösterdiği direnişi, Orta Doğu'nun o çok iddialı ülkeleri açık söyleyeyim içine Türkiye'de koymak üzere söylüyorum, yapamıyor. Durduramıyor İsrail'i. Şimdi İsrail'in şu anda takip ettiği şeyin ben dört ayağını görüyorum. Birisi Gazze üzerinden güney attı diyelim Mısır'la olan ilişkiler, Gazze'yi boşaltmak mümkünse ve İsrail'in güney sınırını bu anlamda sorunsuz hale getirmek ve İsrail'in o Gazze'nin önündeki deniz alanlarının kontrol edilmesini sağlamak. Bunun için o şey yürütüldü. İkincisi batı şeria, o da Ürdün'le problem olanı. Batı şeria ilhak etmek. Batı-Şire'ye ilhak ederek Filistin devleti umudunu yok etmek, Filistinlilere aynı apartheid rejimi gibi Güney Afrika'da küçük küçük bölgelerde birbirinden kopuk şekilde yaşamak zorunda bırakmak. Üçüncü hat, Suriye-Lübnan hattı. Suriye'yle olan şey. Ve Kuzey hattı. Lübnan'la birlikte değerlendiriyorum. Çünkü o Suriye-Lübnan kuşağındaki şey birbirine çok benzer. Ben Suriye-İsrail görüşmelerini yaparken, orada Şaba çiftlikleri var. Bir ayrılması çok zordur. Oradaki sınır boylarında yaşanan girdimleri biliyorum. Şu anda orada yapmak istedikleri şey ise Suriye'yi Lübnanlaştırmak. Bunun altını çiziyorum. Suriye'yi Lübnanlaştırmak. Bu bir projedir. Dördüncü şey geldikten sonra Suriye saldırısına geleceğim. Dördüncüsü de Akdeniz derinliğinde. Akdeniz'i neredeyse kendi gölü gibi kullanmaya kalkışmak. Nitekim dün Malta açıklarında, 2000 kilometre derinliğinde, içlerinde Mavi Marmara şehidimiz Cengiz Songur'un da oğlanın da olduğu, İsmail Songur'un da olduğu, dün de kendisiyle temas kurdum, görüştüm, olduğu butu barbarca bombaladılar. Kimi rivayet drone diyorlar ama bir başka rivayette o derinliğe kadar İsrail uçaklarına ulaştı. İlk kez İsrail Akdeniz'in ortasında bir operasyon yapıyor. Biz 2011'de Misrata dolayısıyla orayı boşaltmak için Akdeniz'in ortasında operasyon yapmıştık. Bütün dünya bizi izlemişti. Şimdi İsrail Akdeniz benim diyor. Batı Şehriha benim diyor. Gazze benim diyor. Ve Suriye ve Lübnan'ın güneyi benim diyor. Peki burada Suriye'de daha yerleşmemiş bir rejim var. Yani ordu yapısı kurulmamış. 12 yıl süren savaş, iç savaş dolayısıyla kaynakları büyük ölçüde tükenmiş. Halkın çoğu hala yerinden edilmiş. Burada yapmak istediği, İsrail'in Lübnanlaştırma. Nedir Lübnanlaştırmak? İsrail'in ve bir takım uluslararası çevrenin bir, nasıl İsrail Güneydan'a giriş çıkışı artık neredeyse normal görüldü, ta 1970'lerden bu yana. Suriye'nin güneyinde İsrail için son derece kritik olan Kuneytra şehri, ki ben Kuneytra şehrine bu barış görüşmelerine gitmiştim. O bölgeyi rahatlıkla girip çıktığı bir alan haline dönüştürmek için. Ve bir müddet sonra İsrail askeri Güney Lübnan'a girdi, Güney Suriye'ye girdi dendiğinde bu olağanüstü bir haber olma niteliğini kaybedecek. Aynen Güney Lübnan'da olduğu gibi. İkincisi, Suriye'yi Lübnan gibi etnik ve mezhebi temelli bölgelere ayırmak, otonomiler kurmak.”  Peki ne yapmak lazım ? “Bir kere önce Suriye'yi istikrara kavuşturmak lazım. Bunun için ne yapmak lazım? Çok basit. Çok basit dediğim kolay değil ama madde madde ben bunları yazdım. Bir, ulusal uzlaşı çalışmalarına Türkiye doğrudan destek olması lazım. İzlemek değil, doğrudan destek olmak. Şimdi Ulusal Uzlaşı Kongreleri toplanıyor, güzel. 2000 kişilik bir kongreyle ulusal uzlaşı yapılmaz. O güzel, o yapılan bir ulusal uzlaşı dünyaya tanıtırsınız. Gördüğüm benim ulusal uzlaşı konferansının yapılması iyiydi. Fakat altyapısı iyi dokunmamıştı yetenek kadar. Yeni bir hükümet göreve başladı. Hükümetin, işte biz hemen şuna baktık. Kim var, kim yok? Kürt var mı, Türkman var mı, Arap ne oldu? Ya kimliklerden önce bu hükümet ne yapacak ona bakın. Şu anda görevde olmuş olsam yapacağım ilk şey, bütün bakanlıklara, Suriye bakanlıklarına ne talep ediyorlarsa danışman atamak. Şey değil, yani biz orayı yönetecek değiliz. Ama bu insanlar nihayet İdlib'de savaşan bir grup geldi Şam'da, devlet yönetiyor. Ve bunların çoğunun devlet tecrübesi yok. gurur duyuyoruz bir çoğu Türkiye üniversitesi mezunu ama hiç diplomatik tecrübe kazanmadan dışarı bakanı oluyor vesaire. Doğal olarak da bu. O zaman onlara destek vereceksiniz. Üç, ekonomik reform çabalarına bizzat Türkiye'nin katkıda bulunması lazım. Kırsal reform gerçekleşmesi lazım Suriye'de. Kastettiğim şey Suriye'nin uzun yıllardır ekilmeyen arazilerin ekilmesi lazım ki Suriye'de mülteciler topraklarına geri dönebilsin. Şehirlerin yaşanabilir hale gelmesi lazım ki dönsün. Şimdi dediğim gibi İdlib'de bir direniş yapısı olan bir şey. Devlet yönetmeye başladı da bunları bir sıracık planlamaya oturtamayabilir. Dördüncüsü, diğer ülkeler, Katar, Mısır, Irak, bütün o ülke mesela şu anda şunu yapmasın Türkiye'nin doğru olurduğu, Şahran'ın da içinde olduğu. Şahran'ın da içinde olduğu. Bir zirve. Yani bir bölge zirvesi. Suriye nasıl kalktı? Bunun için başkalarını beklememek lazım. Yani İstanbul'da, Şam'da, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak liderlerinin bir araya geldiği Suriye destek. Ben bunu en başta söyledim. Suriye destek, Suriye dostları grubu kurun dedim. Tekrar. Vaktinde kurmuştuk biz. Şimdi Türkiye bu anlamda biraz da haklı gerekçeleriyle tedirgin davrandı başta. Doğal olarak yayılmacı gibi görünmek istemedi. Yapılması gerekenler; B ir, NATO'yu derhal toplantıya çağıracak. Ve diyecek ki, İsrail'in bu saldırıları dolayısıyla ben güvenlik sorunu hissediyorum. Ve Amerika'nın karşısına oturacak, Ve diyecek ki, benim sınırımda, sınırmak yakın yerlere kadar İsrail girip hava operasyonu yapıyor, benim komşumu tehdit ediyor ve güvenlik riski. Ve NATO'nun dördüncü maddesinin gereği, bilgilendirme ve değerlendirme toplantısı istemesi lazım. Madem İsrail tansiyonu yükseltiyor, sen de diplomatik tansiyonu yükselteceksin. Bu barbarlık karşısına susmayacaksın. İki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni Suriye'yle birlikte Diğer Arap ülkeleriyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırmaya öncülük edecek Türkiye. Diyecek ki ben konuşmak istiyorum. Suriye neden hava sahası, neden yol geçen anına döndü? 3, Suriye ile yeni yönetimle bir PAK'tan imzalanır. Dış saldırganlıklara karşı Türkiye Suriye'nin yanında yer alacak denir burada. Bakın bunların hiçbirisi riskli şeyler değil.” Dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Haberler.com katıldığı özel programda Türk siyasetinin en çalkantılı dönemlerinden birine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Devlet aklının yerini keyfiyetin, liyakatin yerini sadakatin, hukukun yerini ise şahsi iradelerin aldığını vurgulayan Davutoğlu, “Bugün devletin çöküş sürecine tanıklık ediyoruz. Sessiz kalırsak bu çöküş hepimizi içine alır” diyerek hem iktidara hem de muhalefete tarihi bir uyarı yaptı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Haberler.com katıldığı özel programda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturma hakkında konuşurken; “ Ben bir kere ilkesel konularda isme bakmam. Eyleme bakarım. Yani birinin AK Partili olması, CHP'li olması, sağcı olması, solcu olması, şucu olması, bucu olması beni ilgilendirmez. Beni siyasi hayatta da herkes bilir, en fazla savunduğum ilke siyasi ahlaktır. Siyasi ahlak söz konusuysa, ben kişinin kimliğine bakmam. Bir yanlışlık varsa, yolsuzluk varsa, kamu malına tasallut varsa, haksız zenginleşme varsa, kim yaparsa yapsın onun karşısına çıkarım. Onun için başbakanlık döneminde bu dört bakanla ilgili bir konuşmada, kızım Fatıma olsa diyen peygamberin hükmüyle davranıdım. Arkadaşıma, sağıma soluma bakmam. Kim yanlış yaparsa, Hesabını sorarım dedim. Şimdi de iki taraf açısından da ağır sorumluluk var. Sayın Erdoğan'ın geçen gün ifadelerini dinledim. Ya ben bunları söylediğim için AK Parti'den ihraç edildim. Yani alın, aynen 2019'da, benim yayınladığım manifestoda yer alanlara bakın, aynısı. Ama kamu malına zarar verenlerden hesap soracağız diyor. Cumhurbaşkanının bu sözleri son derece önemli altına imza atarım. İşte ben bunları söylediğim için ya Sayın Erdoğan’ın şu an söylediklerini 2016’da söylediğim için ihraç edildim. Peki ama 23 yıllık iktidar dönemi, özellikle de son 9 yılda. Bizler ayrıldıktan sonra. AK Parti'de hiç yolsuzluk olmadı mı ? Hükümet bakanları hiç bu işi yapmadı mı ? AK Parti içinde son temizlik bir şey yapma, temizleme, partiyi arındırma anlamındaki soruşturmalar benim dönemimde yapıldı. Ondan sonra da hiç bir şey yapılmadı” dedi.

Siyasi Yasaklara Karşıyım

Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, gündemde olan siyasi yasaklamalar konusunda ise flaş bit çıkış yaptı. Davutoğlu; “Bu yorumu yapmak istemiyorum. Ben hiçbir siyasinin siyasi hayatının bitmesinin doğru olduğu kanaatinde değilim. Siyaset rekabet alanıdır. İmamoğlu bir gün bizim rakibimiz de olabilir. Geçmişte de rakibimizdi. Ben AK Parti Genel Başkanıyken, O da Beylikdüzü Belediye Başkanıydı. Rakiptik. Dolayısıyla ben siyasiler için, siyasi yasaklık, siyasiler için değilse bütün vatandaşlar için siyasi yasaklık kavramının literatürden çıkılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Yüz kızartır suçlar harç. Öyle olaylar vardır ki, cinsel tacizdir, vs. Zaten vatandaş onu ayıklar. Sen yasaklamasan bile vatandaş yasaklar onu. Siyasi yasaklık tabirinin tümünün gündemden çıkmasın gerekli. Nasıl Tayyip Erdoğan'a konan siyasi yasaklılık yanlış idiyse, şimdi de herkes için böyle. Rekabet objektif şartlarda olmalı. Bundan sonra ne olur, hukuken ne olur onu bilemem. O yargının bileceği bir şey. Ama siyasi yasaklılık kavramının gündemden tümüyle düşmesi lazım. Gerekli yasal düzenlemeler de yapılıp, siyasi yasaklı ifadesini hukuk literatürümüzden çıkarmamız lazım. Kim olursa olsun. Birisi bir suça mı karışmış ? Vatandaş zaten sandıkta onu yasaklar.” İfadelerini kullandı. 

CHP’ye de Düşen Görevler Var

İBB’de devam eden yolsuzluk soruşturmaları kapsamında CHP’ye de görevler düştüğünü hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Özgür Özel de söyledim. Çıkacak diyecek ki, ben kendi belediyelerim ile hesaplaşmaya hazırım. Parti olarak ben bir soruşturma komisyonunu kendim kuracağım. Aynı siyasi etik kurulunu bizim AK Parti'de geçmişte kurup da, maalesef o dönem çalıştırmadıkları kurul gibi. Yanlışlık varsa ben gereken cezayı vereceğim diyecek. Ve her türlü hesabı vermeye hazırım diyecek. O zaman da muhalefet itibar kazanır. Ama benim cumhurbaşkanı adayım hapse girdi. Buradan bir mağduriyet çıkararak cumhurbaşkanlığı seçimini daha kolay kazanayım telaşına girerse muhalefette büyük hata yapar. Hukuki temelini savcılar araştırır. İmamoğlu'da hesap verir, herkes versin. Ama siyasi nitelikli olduğunu gösteren en temel faktör, başka birçok belediyede hiçbir soruşturma yapılmazken, Elazığ Belediyesi, işte Beşiktaş Belediyesi'nin yaptığı yolsuzlukla aynı adamlar burada da çalışıyor. Niye Elazığ Belediyesi'nin operasyonu yok? Hukuk dediğiniz şey, gözü kapalıdır ya muhatabına bakmaz, bu kimdir demez. Hukuk, gerçekten hukuki bir süreç işlerse herkese, keskin bir bıçak herkese işler.” dedi. 

Sayın Erdoğan’ın En güçlü Olduğu Vakitler Kendisine Her Sorunun Özgürce Sorulduğu Zamanlardı

Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili yetkililerin, bağımsız ve özgür bir röportajı en son ne zaman verdiklerinin bile hatırlanmadığını ifade ederken “Sayın Erdoğan'ın en güçlü olduğu vakitler ne zamandı? Kendisine her türlü soru sorulup, onun da cesaretle cevap verdiği vakitlerdi. Ve gündemi öyle belirlerdi. Şimdi Sayın Erdoğan'ın verdiği mesajlar, resmi bülten gibi okunuyor. Röportajlar. En güçlü olduğu zaman, Doğal bir refleksle one minute dediği zamandı. Yabancı ve yerli, bugün özgür basın günü, Sayın Erdoğan'la hiçbir şey süzgece, filtreye tabi olmadan son ne zaman röportaj yapabildi? Bu ölçüdür. Güçlü olduğu dönemler, herkesin saygısını kazandığı dönemler, her soruya hazır olduğu dönemlerdi. Bazen de hazır cevaplıkla en yakın danışmanlarını boşluğa düşürürdü. Siz biliyor musunuz, AK Parti’de yaşadığım bir anıyı ? 2007 yılı ben Suriye'ye, Şam'a gittin, Beşer Esad'la görüştüm. Başdanışmanım, gidişimiz açık fakat görüşmeler gizliydi. Halit Meşal ile de görüştüm. O zaman Halit Meşal dünyada terörist diye anılıyor. Türkiye'de de Ertuğrul Özkök dahil benim yaptığım bu görüşmeden dolayı bütün basın bana saldırıyordu. Şimdi iktidar yanlısı oldu hepsi. Ben gittim Halit Meşal ile görüştüm. Suriye'ye kaynaklı bir haber çıktı. Davutoğlu Halit Meşal ile görüştü diye. Ben de ne görüştüm dedim ne görüşmedim dedim. Basında demeç vermiyorum dedim. Akif Beki de o zaman basın danışmanıydı Sayın Erdoğan’ın. Ona sorulunca yok öyle bir görüşüm olmadı diyor Akif Bey. Sonra Sayın Erdoğan Başbakan, bir mülakatta olaydan bir dört beş gün bir hafta sonra soruyorlar Davutoğlu görüştü mü Halit Meşer'le diye. O zaman işte Özgür Basın o zaman soruyordu böyle şeyleri. Sayın Erdoğan da bütün samimiyetiyle görüştü tabii. Ne var görüşmesinde? Ben gönderdim, görüştü dedi. Şimdi bakın, bu sahicilik var ya, toplumda sevilir. Sevilir. Sevilme sebebi oydu” dedi. 

Şu Anda Görevde Olsam Bütün Türkiye’ye Neşter Atardım!

Yaşanan yolsuzluk iddialarının vahim boyutlara geldiğini ifade eden Gelecek Partisi Lideri, Türkiye’nin bir cerrahi müdahaleye ihtiyacı olduğunu söyledi. Davutoğlu; “Yani şu anda görevde olmuş olsam tam bir cerrah hassasiyetiyle neşter atardım Türkiye'deki bütün yolsuzluk düzenine. Gelelim muhalefete. Ben şunu söyleyeyim. Hiçbirimiz siyasetten muaf değiliz. Hepimiz hesap vermek durumundayız. Onun için bir keresinde Sayın Erdoğan'ın imalı bir şekilde beni suçladığında bu yolsuzlukla ilgili (Şehir Üniversitesinin kapanmasına dair) konuştum. Benim dedim, bütün mahsupiyetim, bütün servetim araştırılsın. Bütün siyasilerin de servetleri araştırılsın. Eski başbakanların, cumhurbaşkanların, bakanların. Ve izah edilmeyen bir mal varsa el konsun. Yani benim gelirim şu, aldığım şu. Arada büyük bir açık var. Bir milletvekili dört yıl içinde aldığı milletvekili maaşıyla nasıl milyarlık, milyon, yüz milyonluk, iki yüz milyonluk servetle çıkar ? Villalarda yaşar ? Bir bürokrat nasıl en lüks arabalara binebilir? Kasasında bilmem ne kadar altın çıkar. Yine bir başka bürokrat nasıl Dubai'den buraya altınla kaçakçılığı yaparken yakalanabilir? Vesaire vesaire. Alın bunların hepsini. Hepsinin hazineye devir olmasını sağlardım” dedi. 

İsrail Madem Tansiyonu Yükseltiyor, Sen de Diplomaside Tansiyonu Yükselteceksin. 

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’in son dönemde Suriye’de gerçekleştirdiği saldırılar ve hali hazırsa devam eden Gazze’deki katliama dair Türkiye’nin neler yapması gerektiğini de şu sözler ile dile getirdi;

“Son derece ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız. Ve bu fayatların kırılmasında en agresif, en saldırgın, uluslararası hukuku yok sayan ülkede İsrail. Peki İsrail bu hakkı kendisine nereden buluyor? Çünkü arkasında İsrail'in soykırımına işbirlik, biriciklik yapan başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülke var. Birleşmiş Milletler eğer gerçekten bugün de anlam ifade ediyorsa, değerlere anlam ifade ediyorsa bu saldırıların karşısında durması lazım. Çünkü açık ihlal, Suriye'nin toprak bütünün toprak sınırlarını ihlal, Gazze'de soykırım yaparak uluslararası ana soykırım sözleşmesini ihlal, ihlal, ihlal. Batı şeriada yerleşim yerleri kurarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2042 sayılı kararını ihlal. Yani öyle bir eşkıya var ki ortada, diyor ki ben Kanun tanımam, ferman tanımam.  Peki İsrail niye bu kadar saldırga anlaştı? Bir taraftan bakıldığında Orta Doğu'da at koşturuyor gibi görünüyor. Ama diğer taraftan bakıldığında aslında kendi alanıyla ilgili yaklaşık bir buçuk yıldır dünyanın teknolojik olarak en üstün ordusuna karşı direnen bir halkı yenemedi. Psikolojik bir travma yaşıyor bir taraftan da İsrail ve güç göstermek istiyor. Ama Gazze halkı pes etmedi. Gazze halkı büyük fedakarlıklar yaptı, şehitler verdi.  Yani Gazze halkının gösterdiği direnişi, Orta Doğu'nun o çok iddialı ülkeleri açık söyleyeyim içine Türkiye'de koymak üzere söylüyorum, yapamıyor. Durduramıyor İsrail'i. Şimdi İsrail'in şu anda takip ettiği şeyin ben dört ayağını görüyorum. Birisi Gazze üzerinden güney attı diyelim Mısır'la olan ilişkiler, Gazze'yi boşaltmak mümkünse ve İsrail'in güney sınırını bu anlamda sorunsuz hale getirmek ve İsrail'in o Gazze'nin önündeki deniz alanlarının kontrol edilmesini sağlamak. Bunun için o şey yürütüldü. İkincisi batı şeria, o da Ürdün'le problem olanı. Batı şeria ilhak etmek. Batı-Şire'ye ilhak ederek Filistin devleti umudunu yok etmek, Filistinlilere aynı apartheid rejimi gibi Güney Afrika'da küçük küçük bölgelerde birbirinden kopuk şekilde yaşamak zorunda bırakmak.

Üçüncü hat, Suriye-Lübnan hattı. Suriye'yle olan şey. Ve Kuzey hattı. Lübnan'la birlikte değerlendiriyorum. Çünkü o Suriye-Lübnan kuşağındaki şey birbirine çok benzer. Ben Suriye-İsrail görüşmelerini yaparken, orada Şaba çiftlikleri var. Bir ayrılması çok zordur. Oradaki sınır boylarında yaşanan girdimleri biliyorum. Şu anda orada yapmak istedikleri şey ise Suriye'yi Lübnanlaştırmak. Bunun altını çiziyorum. Suriye'yi Lübnanlaştırmak. Bu bir projedir. Dördüncü şey geldikten sonra Suriye saldırısına geleceğim. Dördüncüsü de Akdeniz derinliğinde. Akdeniz'i neredeyse kendi gölü gibi kullanmaya kalkışmak. Nitekim dün Malta açıklarında, 2000 kilometre derinliğinde, içlerinde Mavi Marmara şehidimiz Cengiz Songur'un da oğlanın da olduğu, İsmail Songur'un da olduğu, dün de kendisiyle temas kurdum, görüştüm, olduğu butu barbarca bombaladılar. Kimi rivayet drone diyorlar ama bir başka rivayette o derinliğe kadar İsrail uçaklarına ulaştı. İlk kez İsrail Akdeniz'in ortasında bir operasyon yapıyor. Biz 2011'de Misrata dolayısıyla orayı boşaltmak için Akdeniz'in ortasında operasyon yapmıştık. Bütün dünya bizi izlemişti. Şimdi İsrail Akdeniz benim diyor. Batı Şehriha benim diyor. Gazze benim diyor. Ve Suriye ve Lübnan'ın güneyi benim diyor. Peki burada Suriye'de daha yerleşmemiş bir rejim var. Yani ordu yapısı kurulmamış. 12 yıl süren savaş, iç savaş dolayısıyla kaynakları büyük ölçüde tükenmiş. Halkın çoğu hala yerinden edilmiş. Burada yapmak istediği, İsrail'in Lübnanlaştırma. Nedir Lübnanlaştırmak? İsrail'in ve bir takım uluslararası çevrenin bir, nasıl İsrail Güneydan'a giriş çıkışı artık neredeyse normal görüldü, ta 1970'lerden bu yana. Suriye'nin güneyinde İsrail için son derece kritik olan Kuneytra şehri, ki ben Kuneytra şehrine bu barış görüşmelerine gitmiştim. O bölgeyi rahatlıkla girip çıktığı bir alan haline dönüştürmek için. Ve bir müddet sonra İsrail askeri Güney Lübnan'a girdi, Güney Suriye'ye girdi dendiğinde bu olağanüstü bir haber olma niteliğini kaybedecek. Aynen Güney Lübnan'da olduğu gibi. İkincisi, Suriye'yi Lübnan gibi etnik ve mezhebi temelli bölgelere ayırmak, otonomiler kurmak.” 

Peki ne yapmak lazım ?

“Bir kere önce Suriye'yi istikrara kavuşturmak lazım. Bunun için ne yapmak lazım? Çok basit. Çok basit dediğim kolay değil ama madde madde ben bunları yazdım. Bir, ulusal uzlaşı çalışmalarına Türkiye doğrudan destek olması lazım. İzlemek değil, doğrudan destek olmak. Şimdi Ulusal Uzlaşı Kongreleri toplanıyor, güzel. 2000 kişilik bir kongreyle ulusal uzlaşı yapılmaz. O güzel, o yapılan bir ulusal uzlaşı dünyaya tanıtırsınız. Gördüğüm benim ulusal uzlaşı konferansının yapılması iyiydi. Fakat altyapısı iyi dokunmamıştı yetenek kadar. Yeni bir hükümet göreve başladı. Hükümetin, işte biz hemen şuna baktık. Kim var, kim yok? Kürt var mı, Türkman var mı, Arap ne oldu? Ya kimliklerden önce bu hükümet ne yapacak ona bakın. Şu anda görevde olmuş olsam yapacağım ilk şey, bütün bakanlıklara, Suriye bakanlıklarına ne talep ediyorlarsa danışman atamak. Şey değil, yani biz orayı yönetecek değiliz. Ama bu insanlar nihayet İdlib'de savaşan bir grup geldi Şam'da, devlet yönetiyor. Ve bunların çoğunun devlet tecrübesi yok. gurur duyuyoruz bir çoğu Türkiye üniversitesi mezunu ama hiç diplomatik tecrübe kazanmadan dışarı bakanı oluyor vesaire. Doğal olarak da bu. O zaman onlara destek vereceksiniz. Üç, ekonomik reform çabalarına bizzat Türkiye'nin katkıda bulunması lazım. Kırsal reform gerçekleşmesi lazım Suriye'de. Kastettiğim şey Suriye'nin uzun yıllardır ekilmeyen arazilerin ekilmesi lazım ki Suriye'de mülteciler topraklarına geri dönebilsin. Şehirlerin yaşanabilir hale gelmesi lazım ki dönsün. Şimdi dediğim gibi İdlib'de bir direniş yapısı olan bir şey. Devlet yönetmeye başladı da bunları bir sıracık planlamaya oturtamayabilir.

Dördüncüsü, diğer ülkeler, Katar, Mısır, Irak, bütün o ülke mesela şu anda şunu yapmasın Türkiye'nin doğru olurduğu, Şahran'ın da içinde olduğu. Şahran'ın da içinde olduğu. Bir zirve. Yani bir bölge zirvesi. Suriye nasıl kalktı? Bunun için başkalarını beklememek lazım. Yani İstanbul'da, Şam'da, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak liderlerinin bir araya geldiği Suriye destek. Ben bunu en başta söyledim. Suriye destek, Suriye dostları grubu kurun dedim. Tekrar. Vaktinde kurmuştuk biz. Şimdi Türkiye bu anlamda biraz da haklı gerekçeleriyle tedirgin davrandı başta. Doğal olarak yayılmacı gibi görünmek istemedi. Yapılması gerekenler; B ir, NATO'yu derhal toplantıya çağıracak. Ve diyecek ki, İsrail'in bu saldırıları dolayısıyla ben güvenlik sorunu hissediyorum. Ve Amerika'nın karşısına oturacak, Ve diyecek ki, benim sınırımda, sınırmak yakın yerlere kadar İsrail girip hava operasyonu yapıyor, benim komşumu tehdit ediyor ve güvenlik riski. Ve NATO'nun dördüncü maddesinin gereği, bilgilendirme ve değerlendirme toplantısı istemesi lazım.

Madem İsrail tansiyonu yükseltiyor, sen de diplomatik tansiyonu yükselteceksin. Bu barbarlık karşısına susmayacaksın. İki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni Suriye'yle birlikte Diğer Arap ülkeleriyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırmaya öncülük edecek Türkiye. Diyecek ki ben konuşmak istiyorum. Suriye neden hava sahası, neden yol geçen anına döndü? 3, Suriye ile yeni yönetimle bir PAK'tan imzalanır. Dış saldırganlıklara karşı Türkiye Suriye'nin yanında yer alacak denir burada. Bakın bunların hiçbirisi riskli şeyler değil.” Dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (