( (

Suriye’nin Geleceğini Kadınlar Yapılandıracak

Dünya 08.03.2016 - 00:00, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:22
 

Suriye’nin Geleceğini Kadınlar Yapılandıracak

Panelde konuşan Barış İçin Suriyeli Kadınlar Girişimi’nden Dr. Mouna Ghanem, Suriye’deki durumu aktarırken “Suriye’de erkekler savaşta. Bazı köylerde artık hiç erkek yok. Suriye’nin geleceğini kadınlar yapılandıracak. Sadece ateşkesi değil, sürdürülebilir barışı sağlayacak olanlar da onlar. Suriyeli kadınlar köle pazarlarında satılıyor. Tecavüze uğruyor.  Suriye’deki tek bir kadının bile tecavüze uğraması dünyadaki tüm kadınların bu mesele için birlikte mücadele etmesi için bir sebep” diye konuştu.  2016 yılının ilk aylarında elde edilen resmi rakamlara göre Türkiye’de 2,7 milyon mülteci yaşıyor. Bu rakamın 2,5 milyonu Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor. Suriyeli sığınmacıların yüzde 49’u ise kadınlar. Mülteci kadınlarla ilgili ilk panel etkinliğini 2011 yılında düzenleyen Okan Üniversitesi,  bu yıl da  Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, Suriyeli kadın mültecilerin sorunlarına odaklanan ve uzmanları bir araya getiren “Türkiye’deki Suriyeli Kadın Mülteciler” panelini gerçekleştirdi.  Panelde kadın ve çocukların ayrımcılıkla ve sığınmayla gelen yoksunluklarla karşılaşma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirtildi. Göç krizinin toplumsal cinsiyet açısından değerlendirildiği panelde, sığınma ve göçe yönelik politikaların toplumsal cinsiyet farkındalığıyla yapılması gerekliliğinin altı çizildi. Barış İçin Suriyeli Kadınlar Girişimi’nden Dr. Mouna Ghanem Skype ile bağlanarak, Suriye’deki durumu aktarırken “Suriye’de erkekler savaşta. Bazı köylerde artık hiç erkek yok. Suriye’nin geleceğini kadınlar yapılandıracak. Sadece ateşkesi değil, sürdürülebilir barışı sağlayacak olanlar da onlar. Eğer Suriyeli kadınlar seküler bir devlet için verdikleri savaşı kaybederlerse bölgedeki bütün kadınlar bu savaşı kaybeder. Suriyeli kadınlar köle pazarlarında satılıyor. Tecavüze uğruyor.  Suriye’deki tek bir kadının bile tecavüze uğraması dünyadaki tüm kadınların bu mesele için birlikte mücadele etmesi için bir sebep. Bölünmüş bir Suriye bölgedeki diğer ülkelerin de yararına olmayacaktır. Suriyeli ve Türk kadınlar beraber çalışmalı” diye konuştu. Dr. Ghanem bu olumsuz koşullara rağmen Suriyeli kadınların mücadeleye devam ettiğini söylerken “Her seviyedeki kadın hayatın her alanında güçlendirilmeli. Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, yerel politikaya girmesi üzerine odaklanmalıyız. Laiklik, kadınların geleceğinin garantisi” dedi. Suriyelilerin büyük bir çoğunluğunun ülkenin bölünmesini istemediğini belirten Dr. Ghanem “Mülteciler geriye dönme konusunda kendi rızaları ile karar vermiyorlar. Bence mülteciler Türkiye toplumuna entegre olmalılar. Bu potansiyel şiddetin de azaltılması anlamına da gelir” diye konuştu.  “2016 Ocak-Şubat aylarında 122 bin mülteci Yunanistan’a geçti” Panelistlerden Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Kadın, Barış ve Güvenlik Danışmanı Dr. Sabine Freizer konuşmasında geçtiğimiz yıl 1 milyon mültecinin Türkiye üzerinden transit geçiş yaptığını ve bunların 400 bininin hayatını kaybettiğini söyledi. 2016 Ocak-Şubat aylarında 122 bin mültecinin Yunanistan’a geçtiğini ifade eden, 410 kişinin ise kayıp ya da ölü olduğunu belirten Freizer  “122 bin rakamı, geçtiğimiz yılın ilk altı ayında geçiş yapanların toplamından daha büyük bir rakam. Şubat 2016’da Türkiye’den Yunanistan’a geçen mültecilerin büyük çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bu insanların yüzde 85’i dünyanın en fazla mülteci üreten ülkelerinden yani Irak, İran ve Afganistan’dan geliyordu” dedi. Yolculuğa çıkan kadınların cinsiyetlerinden kaynaklı zayıf noktaları ve savunmasızlıklarının varlığından bahseden Freizer AB’ye giden yolda kadınların şiddete maruz kalma olasılıklarının çok yüksek olduğunu anlattı:  “Yolculuk ederken erkek arkadaşları tarafından, kocaları tarafından, yakınları tarafından veya tanımadıkları kişiler tarafından cinsel şiddete maruz kalıyorlar.” Freizer 4 yıldır mültecilerin Türkiye’de olduğunu hatırlatarak şöyle dedi: “Geçici değil, kalıcılar. Bölgesel bir dayanışma ağı ile sosyal hayatlarındaki şartların düzeltilmesini hedeflemek onlar ve bizim için en doğrusu olacak.”  “Mültecilere yönelik projeler için Türkiye’ye gereken bütçe 21 milyar euro” Mülteci akınının yoğunlaşması sonrasında acil bir takım önlemler alınmasının zorunlu hale geldiğini söyleyen İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (IGAM) Müdürü Metin Çorabatır,  AB tarafından Türkiye’ye verilen ve olması gereken bütçenin arasındaki uçuruma dikkat çekti: “Mülteci akınının yoğunlaşması sonrasında Avrupa Birliği’nin acil bir takım önlemler alınması zorunlu hale geldi. Türkiye de bu konuda kurumlar arası işbirliğine çok önem veriyor. Bu kapsamda STK’ların da katılımıyla başbakanlığa bağlı olarak bir başdanışmanlık kuruldu. Yaptıkları ihtiyaç analizi sonrasında başdanışmanlık mültecilere yönelik projeler için gereken bütçeyi 3 yıl için 21 milyar euro olarak belirledi. Bu paket insanı yardım, eğitim, sosyal destek -uyum, çalışma hakkı gibi farklı alanlarda projelerini kapsıyor. AB’nin verdiği 3 milyar euro ve 21 milyar euroyu karşılaştırırsak finansal kaynakların ne kadar yetersiz olduğunu görebiliriz.”

Panelde konuşan Barış İçin Suriyeli Kadınlar Girişimi’nden Dr. Mouna Ghanem, Suriye’deki durumu aktarırken “Suriye’de erkekler savaşta. Bazı köylerde artık hiç erkek yok. Suriye’nin geleceğini kadınlar yapılandıracak. Sadece ateşkesi değil, sürdürülebilir barışı sağlayacak olanlar da onlar. Suriyeli kadınlar köle pazarlarında satılıyor. Tecavüze uğruyor.  Suriye’deki tek bir kadının bile tecavüze uğraması dünyadaki tüm kadınların bu mesele için birlikte mücadele etmesi için bir sebep” diye konuştu.


 2016 yılının ilk aylarında elde edilen resmi rakamlara göre Türkiye’de 2,7 milyon mülteci yaşıyor. Bu rakamın 2,5 milyonu Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor. Suriyeli sığınmacıların yüzde 49’u ise kadınlar.


Mülteci kadınlarla ilgili ilk panel etkinliğini 2011 yılında düzenleyen Okan Üniversitesi,  bu yıl da  Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde, Suriyeli kadın mültecilerin sorunlarına odaklanan ve uzmanları bir araya getiren “Türkiye’deki Suriyeli Kadın Mülteciler” panelini gerçekleştirdi.  Panelde kadın ve çocukların ayrımcılıkla ve sığınmayla gelen yoksunluklarla karşılaşma ihtimalinin daha yüksek olduğu belirtildi. Göç krizinin toplumsal cinsiyet açısından değerlendirildiği panelde, sığınma ve göçe yönelik politikaların toplumsal cinsiyet farkındalığıyla yapılması gerekliliğinin altı çizildi.


Barış İçin Suriyeli Kadınlar Girişimi’nden Dr. Mouna Ghanem Skype ile bağlanarak, Suriye’deki durumu aktarırken “Suriye’de erkekler savaşta. Bazı köylerde artık hiç erkek yok. Suriye’nin geleceğini kadınlar yapılandıracak. Sadece ateşkesi değil, sürdürülebilir barışı sağlayacak olanlar da onlar. Eğer Suriyeli kadınlar seküler bir devlet için verdikleri savaşı kaybederlerse bölgedeki bütün kadınlar bu savaşı kaybeder. Suriyeli kadınlar köle pazarlarında satılıyor. Tecavüze uğruyor.  Suriye’deki tek bir kadının bile tecavüze uğraması dünyadaki tüm kadınların bu mesele için birlikte mücadele etmesi için bir sebep. Bölünmüş bir Suriye bölgedeki diğer ülkelerin de yararına olmayacaktır. Suriyeli ve Türk kadınlar beraber çalışmalı” diye konuştu.


Dr. Ghanem bu olumsuz koşullara rağmen Suriyeli kadınların mücadeleye devam ettiğini söylerken “Her seviyedeki kadın hayatın her alanında güçlendirilmeli. Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, yerel politikaya girmesi üzerine odaklanmalıyız. Laiklik, kadınların geleceğinin garantisi” dedi.


Suriyelilerin büyük bir çoğunluğunun ülkenin bölünmesini istemediğini belirten Dr. Ghanem “Mülteciler geriye dönme konusunda kendi rızaları ile karar vermiyorlar. Bence mülteciler Türkiye toplumuna entegre olmalılar. Bu potansiyel şiddetin de azaltılması anlamına da gelir” diye konuştu.


 “2016 Ocak-Şubat aylarında 122 bin mülteci Yunanistan’a geçti”


Panelistlerden Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Kadın, Barış ve Güvenlik Danışmanı Dr. Sabine Freizer konuşmasında geçtiğimiz yıl 1 milyon mültecinin Türkiye üzerinden transit geçiş yaptığını ve bunların 400 bininin hayatını kaybettiğini söyledi. 2016 Ocak-Şubat aylarında 122 bin mültecinin Yunanistan’a geçtiğini ifade eden, 410 kişinin ise kayıp ya da ölü olduğunu belirten Freizer  “122 bin rakamı, geçtiğimiz yılın ilk altı ayında geçiş yapanların toplamından daha büyük bir rakam. Şubat 2016’da Türkiye’den Yunanistan’a geçen mültecilerin büyük çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bu insanların yüzde 85’i dünyanın en fazla mülteci üreten ülkelerinden yani Irak, İran ve Afganistan’dan geliyordu” dedi.


Yolculuğa çıkan kadınların cinsiyetlerinden kaynaklı zayıf noktaları ve savunmasızlıklarının varlığından bahseden Freizer AB’ye giden yolda kadınların şiddete maruz kalma olasılıklarının çok yüksek olduğunu anlattı:  “Yolculuk ederken erkek arkadaşları tarafından, kocaları tarafından, yakınları tarafından veya tanımadıkları kişiler tarafından cinsel şiddete maruz kalıyorlar.”


Freizer 4 yıldır mültecilerin Türkiye’de olduğunu hatırlatarak şöyle dedi: “Geçici değil, kalıcılar. Bölgesel bir dayanışma ağı ile sosyal hayatlarındaki şartların düzeltilmesini hedeflemek onlar ve bizim için en doğrusu olacak.”


 “Mültecilere yönelik projeler için Türkiye’ye gereken bütçe 21 milyar euro”


Mülteci akınının yoğunlaşması sonrasında acil bir takım önlemler alınmasının zorunlu hale geldiğini söyleyen İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (IGAM) Müdürü Metin Çorabatır,  AB tarafından Türkiye’ye verilen ve olması gereken bütçenin arasındaki uçuruma dikkat çekti: “Mülteci akınının yoğunlaşması sonrasında Avrupa Birliği’nin acil bir takım önlemler alınması zorunlu hale geldi. Türkiye de bu konuda kurumlar arası işbirliğine çok önem veriyor. Bu kapsamda STK’ların da katılımıyla başbakanlığa bağlı olarak bir başdanışmanlık kuruldu. Yaptıkları ihtiyaç analizi sonrasında başdanışmanlık mültecilere yönelik projeler için gereken bütçeyi 3 yıl için 21 milyar euro olarak belirledi. Bu paket insanı yardım, eğitim, sosyal destek -uyum, çalışma hakkı gibi farklı alanlarda projelerini kapsıyor. AB’nin verdiği 3 milyar euro ve 21 milyar euroyu karşılaştırırsak finansal kaynakların ne kadar yetersiz olduğunu görebiliriz.”


Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (