( (

Öldürülen Ağabeyinin Cübbesini Giyip 22 Ay Dedektif Gibi İz Sürdü

Asayiş 04.05.2021 - 23:27, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

Öldürülen Ağabeyinin Cübbesini Giyip 22 Ay Dedektif Gibi İz Sürdü

İstanbul Barosu avukatlarından 38 yaşındaki Hüseyin Yama, astsubay emeklisi müteahhit Mehmet Sabri Kılıç tarafından Ümraniye’de, 8 Temmuz 2019 tarihinde silahla başından vurularak öldürüldü. Olayla ilgili birçok nokta cinayet anından itibaren karanlıkta kaldı. Cenazede ağabeyinin cübbesini giyen Sena Sultan Grant, 22 ay boyunca dedektif gibi iz sürüp karartılan delilleri ortaya çıkardı. Davanın seyrini değiştirecek delilleri mahkemeye sundu.
Sena Sultan Grant, ağabeyinin katledilmesiyle ilgili bulduğu deliller hakkında şu bilgileri verdi:   “Ağabeyim, katilin iddia ettiği gibi silahın yanlışlıkla patlaması sonucu değil, soğuk kanlılıkla planlanarak öldürülmüştür. 22 ay boyunca çalışarak ortaya çıkardığım bu deliller, ağabeyimi tasarlayarak öldürdüğünü göstermektedir.    AĞABEYİMİ ISRARLA ÇAĞIRMIŞ   Katilin “Son 15 gün sürekli beni aradı, bir arsa işi getirmek istiyordu müteahhitliğini yapmam için”şeklindeki ifadesi Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) kayıtlarıyla yalanlandı. Katil, ağabeyimi son beş gün sürekli arıyor. Ağabeyim ise, sadece öldürüldüğü gün bu şahsı bir kez “Geliyorum” demek için arıyor. Bu tek görüşme de 6 saniye sürüyor.    “SENİ ÖLDÜRÜRÜM” DİYE TEHDİT ETMİŞ   Katil, cinayetten bir süre önce ağabeyimi “Seni öldürürüm” diye tehdit etmiş. Bu durumu Tanık Ahmet Demir, mahkemede şöyle anlatıyor:   “Hüseyin Yama'ya ölmeden iki gün önce çalıştığım şirkete ait bir dava vermiştim. O davayla ilgili görüşmek üzere ofisine gittim. Benim işim bittikten sonra ‘Hüseyin sizin ev davası ne oldu?’ diye sordum. Hüseyin, ‘Karşı taraf ödemesi gereken kira bedelini ödemiyor’ ben de dava açtım. Ben kendisini sıkıştırınca bana  “Seni öldürürüm" diyor. Daha sonra da dava yoluyla sıkıştırınca bu defa sanık "Gel ben sana iş vereyim. Oradan sana para kazandırayım. Zararını çıkarttırayım" diye söylüyor, ben de kale almadım” diye bana söyledi.”   YALNIZ GELMESİ İÇİN UĞRAŞMIŞ   Müteahhitin sürekli ağabeyimi aramasına ben de şahidim. “Gel hem ödemeni yapayım hem de yeğenimin bir dava işi var onu sana vereyim” diyordu. Ağabeyim de cumartesi buluşmak üzere sözleşiyor ve bilgisayarına “Cumartesi Aksan İnşaat 11.000 TL” diye not alıyor. O görüşmeye büyük ağabeyim de gidecekti ama sanık bunu istemiyor ve yalnız gelmesini sağlamaya çalışıyor. Bu yüzden görüşmeyi pazartesiye alıyor.   Ağabeyim bu sefer de stajyer avukatla görüşmeye gidiyor. Sanık bu durumdan rahatsız olup, stajyer avukatı sekreterinin yanına gönderiyor.        SİLAH SESİ KAMERADA VAR, BİLİRKİŞİ RAPORUNDA YOK   Ofiste oturan sekreter ve stajyer muhabbet ederlerken birden yüksek sesle silah patlama sesi duyuluyor. Bu saniyeden itibaren aniden muhabbete ara vererek, birbirlerine bakan sekreter ve stajyer 10 saniyelik bir sessizlikten sonra muhabbete tekrar devam ediyorlar. Davanın seyri ve olayın oluş saati açısından çok önemli olan bu silah sesi bilirkişi dosyasında yer almıyor. Bu önemli detayı mahkemeye bildirdim.    155’İ ARAYIP “ADAM VURDUM” DİYOR   Sanık, mahkemedeki ifadesinde; “...Tabancayı çekmeceden çıkardım. Gömleğimin içine saklayacak şekilde koyacaktım. Maktul göz ucuyla ‘Abi bakabilir miyim’ dedi. Ben de silahın horozunu kalkık görünce hem horozunu indireyim hem de şarjörünü çıkarıp boş olarak maktule vereyim diye düşündüm. Elimi silaha atmamla patlaması bir oldu. Patlama sesiyle maktulün vurulduğunu gördüm...”diyor.    Bunların hepsi yalan çünkü 155 Polis İmdat ses kayıtları, böyle olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Olaydan sonra 155’i arayan sanık, “Kardeşim ben bir adam vurdum gelin alın bizi” diyor.    KATİL, SİLAHINI HAZIRLAYIP AVUKATIN GELMESİNİ BEKLEMİŞ    Sanık ifadesinde, silah ateş aldıktan sonra “Ben bir yere, silah bir yere fırladı” diyor. Oysa olay yeri incelemesi sırasında silah çekmeceden çıktı. Bize göre o silah cinayet işlenmek üzere o gün getirildi, cinayet işlendikten sonra yerine konuldu.    Sanığın oğlu Orkun Kılıç, verdiği ifadesinde, “Babam silahını genelde çantasında taşır. Belinde veya iş yerinde görmedim” diyor.   Sekreter de ifadesinde düzenli temizlik yapmasına ve üç yıldır sanığın yanında çalışmasına rağmen “Daha önce sanığın silahını çekmecede veya ofiste görmedim” diyor.   Sanığın oğlu ile sekreterin verdiği ifadelerden anlaşılacağı üzere; sanığın iş yerinde daha önce silah gören yok. Sanık yine verdiği ifadesinin tam aksine belinde silah taşımıyor, silahı çantasında taşıyor ve o çanta da o gün ofise geliyor. Sonra silahı çantasından alıp çekmecesine koyuyor. Avukat olan abim Hüseyin Yama ve stajyer avukat gelmeden üç dakika önce sanık abim ile telefonla görüştükten hemen sonra sekreteri çağırıp çantayı arabanın bagajına koymasını söylüyor. Sekreter de sanığın dediklerini yapıyor.    “YARALIYA MÜDAHALE ETMEYİP ÖLMESİNİ BEKLEMİŞ”   Bilirkişi Murat K. tarafından hazırlanan raporda, katilin ağabeyimi başından vurduktan sonra ‘sanığın panik halde sürekli cep telefonuyla konuştuğu, daha sonra olay yerine ambulans ve polis ekiplerinin geldiği, sonrasında maktulün ambulansla götürüldüğü ve olayın bu şekilde son bulduğu’ belirtiliyor.    Bilirkişinin bir anda olup bitmiş gibi anlattığı bu süreç, tam 16 dakika sürmüştür. Katil, ağabeyimi vurduktan sonra başında bekliyor. 3 dakika 10 saniye sonra polisi ve ambulansı arıyor. İnsan hayatı için saniyelerin bile önemli olduğu bu kritik süreçte ağabeyime yardımcı olmuyor, müdahalede bulunmuyor. Elinde ve üzerinde bir damla kan lekesi yok. Etraftan tıbbi yardım bilgisi olan birilerini çağırmıyor. Gayet soğukkanlı bir şekilde dışarı çıkıyor ve ambulans gelene kadar 16 dakika boyunca eli cebinde volta atıyor, sigara istiyor, lavaboya gidip geliyor. Olay yerine gelenleri de uzaklaştırıyor. Bilirkişinin iddia ettiği gibi hiçbir panik hali yoktur. Görüntüler bilirkişiyi açıkça yalanlıyor.   AĞABEYİM CAN ÇEKİŞİRKEN KATİL KAHVE SÖYLÜYOR   Görüntülerde ambulans geldikten sonra insanın kanını donduran anlara tanık oluyoruz. Katil, ağabeyimin öldüğünü söyleyip sağlık görevlilerinin müdahale girişimini engellemeye çalışıyor. Sağlık görevlileri içeri girip ağabeyimi ambulansa taşırken katil o sırada kendisine kahve söylüyor! Sekreter ise şaşırarak ‘Kime? Sizin için mi?’ diyor.  Katil ‘Evet’ diyerek kahvesini istiyor...   Tüm bu görüntüler ve ses kayıtları bilirkişinin iddiasının aksine katilin hiç de panik halde olmadığını gayet soğukkanlı bir şekilde hareket ettiğini gösteriyor. Ne yazık ki bilirkişinin ‘Duyulmuyor’ dediği konuşmaları, öğrendiğim bilgisayar programları yardımıyla duyulur hale getirerek mahkemeye sundum.   112 GÖREVLİSİ SORUYOR AMA YARALININ YANINA GİDİP BAKMIYOR   112’den arayan görevli, yaralının durumunu ve kanamasını soruyor. Ancak sanık, kazayla vurulduğunu iddia ettiği avukatın yanında bile değil. Sağlık görevlisinin yaralının durumuna ilişkin sorusuna rağmen aşağıya inip bakmıyor. ‘Bilmiyorum’ demekle yetiniyor. Ambulans gelene kadar geçen 16 dakikalık süre boyunca gayet rahat hareket ediyor. AVUKATIN ÖLMEDİĞİNİ ÖĞRENİNCE BOZULMUŞ! Ambulans gelince, sağlık görevlisinin sedye indirmek istemesine rağmen ısrarla aşağı çağırıyor. Sanık, avukatın öldüğünden emin ve sağlık görevlilerine “Kolluğu çağırın içerdeki öldü” diyor. “Güvenlik bende” diyerek engel olmaya çalışıyor. Her olaya ambulanstan önce giden polis burada hala yok. Sağlık görevlisi yaralıya müdahale ederken yaşadığı anlaşılıyor. Bu duruma bozulan sanık üst kata lavaboya gidiyor. Tanık Ünal K. ve sekreteri de peşinden gidiyor.    SEKRETERE BAŞINDAN VURDUĞUNU İTİRAF ETMİŞ Bu arada sekreter, tanık Ünal K.’ya önce “Elemanı (stajyer avukat) üst kata gönderdiği için ben zaten hmiştim”, sonra da yine Tanık Ünal K.’ya “Başından vurmuş” diyor. Yaralı olan abim onların umurunda değil. Yardım isteyen sağlıkçılara ise çevre esnafı yardım ediyor.     Tanık olarak dinlenen sekreterin kolluk ve mahkemede verdiği ifadelerin çelişmesi sebebiyle mahkeme başkanı Sekretere soruyor: “Sanık sana ‘kaza ile vurdum’ mu, yoksa ‘vurdum’ mu? diye sorusuna karşın sekreter cevap olarak “vurdum” dedi diyor. “Yanlışlıkla vurdum” demedi diyor.   Böylece sanığa en yakın tanık olan sekreter de sanığın abimi kaza ile değil bilerek vurduğunu mahkeme başkanına itiraf ediyor. ESNAF SANIĞA “GÖRÜYORSUN ÖLÜYOR ADAM” DİYE UYARIDA BULUNUYOR 112 personeline zorluk çıkaran sanığa yan komşusu dayanamayıp “Görüyorsun ölüyor adam” diye uyarıda bulunmasına rağmen sanık yapılan uyarıya kulak asmayıp, sağlık personeline tam bilgi vermeyip, vakit kaybına neden oluyor.   İKİNCİ TELEFONUN SIRRI HALA ÇÖZÜLEMEDİ   Görüntülerde, sanığın elinde iki adet cep telefonu görünürken zabıtlara bir telefon dahi geçmemiş. İkinci telefonun numarası bilinmediği ve sorulmadığı için BTK kayıtları incelenemedi. İkinci telefonun nerede olduğu, neden gizlendiği hala bilinmiyor. Bu kadar önemli bir delil de bilirkişi raporunda yer almadı. El konulan eşyalar tutanağında ve adli emanette de yok.    MAHKEMENİN ULAŞAMADIĞI HARDDİSK! Cinayetin işlendiği tarihten itibaren 5 celse 5 kere müzekkere yazılarak mahkemenin dahi ulaşamadığı görüntü kayıtlarının olduğu harddiske bilirkişi anında ulaşıp çözülemediği kanaatine varıyor. Dosyada eksik olarak bulunan görüntüler için karar ile gittiğimiz Ümraniye İlçe Emniyet Müdürü’nden talep ettiğimizde “İmajını alıp iş yerine iade ettik, imajı var bizde, o da açılmıyor. İsterseniz vereyim.” cevabı alıyoruz. Sonunda ulaştığımız görüntüleri sanığın oğlu avukatı aracılığı ile dosyaya sunuyor. Öncesi ve sonrası ile rapor edilsin dediğimiz görüntüler, özensiz ve gelişigüzel bir şekilde yine sanığın avukatının verdiği görüntüler çerçevesinde hazırlanmıştır. Demek oluyor ki; harddisk ile hiç uğraşılmamış. Hazır görüntüler üzerinden kopyala yapıştır sistemiyle bir rapor hazırlanarak, istediği görüntüyü istediği gibi rapor etmiş. Bilirkişilik yeminine ve etik kurallara uymadan hazırlanan bu raporu kabul etmemiz mümkün olmamakla birlikte sümen altı edilen bu tespitler ile ilgili olarak o bilirkişinin gerekli cezayı almasını istiyoruz. OLAY YERİ MÜHÜRLENMEDİ ADETA YAĞMALANDI Cinayet mahalli mühürlenmediği için buradaki bilgisayarlar, kameralar... sökülüp götürülüyor. Keşif raporu ile sabit. Polisin tavrından rahatsızız. Biri olay yerinde biri karakolda telefonlar yok oluyor. Olay yeri mühürsüz ve deliller karartılmış. Olay yeri güvenlik kamerası kaydını polis bir türlü kopyalayamıyor. 15 ay boyunca beklenen bu görüntüler 5 kere müzekkere yazılmasına rağmen emniyet değil, sanığın oğlu tarafından mahkemeye sunuluyor.   MÜTEAHHİTLİK ADI ALTINDA... Katil Mehmet Sabri Kılıç, ailemizi manen ve maddeten zarara uğrattı ve usulsüzce sözleşme yapıp, kira paralarını ödemediği gibi yapılacak daireleri de zamanında teslim etmedi. Ayrıca Sanığın aynı daireleri başkalarına da sattığını da yine Y.K ve R.Y.’ın mahkemede verdiği ifadelerden öğrendik. Mahkeme heyeti Y.K ve R.Y’nin paralarının iadesine karar vermiş durumda. Bununla ilgili başka mağdurlar da var.  AİLEMİZE ATTIĞI İFTİRA TUTMADI Sanık, “Avukatın abisine 30 bin TL ödeme yaptım” diyerek iftira attı. Dava sürecinde, böyle bir paranın verilmediği, tamamen yalan olduğu anlaşıldı. Sanık çamur at izi kalsın mantığı ile aileme itibar suikastı yaparak davanın da seyrini değiştirmeye çalıştı. Attığı iftira mağdur ettiği onlarca kişi ile kendi ayağına dolandı.” SAVCI AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEDİ Son delillerin de mahkemeye sunulmasının ardından İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada cumhuriyet savcısı, davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı mütalaasında, sanık Mehmet Sabri Kılıç için kasten öldürme suçundan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. KAMU GÖREVİNİ YAPARKEN ÖLDÜRÜLDÜ Savcı ayrıca, avukat Hüseyin Yama’nın kamu görevini gerçekleştirirken öldürüldüğünü vurgulayarak sanığın TCK'nun 82/1-g maddesi gereğince cezalandırılmasını talep etti.  Sanığın kaçacağı veya saklanacağı yönünde şüphe bulunması sebebiyle tutukluluk halinin devamına karar verilen duruşma, 26 Mayıs 2021 tarihine ertelendi.   
İstanbul Barosu avukatlarından 38 yaşındaki Hüseyin Yama, astsubay emeklisi müteahhit Mehmet Sabri Kılıç tarafından Ümraniye’de, 8 Temmuz 2019 tarihinde silahla başından vurularak öldürüldü. Olayla ilgili birçok nokta cinayet anından itibaren karanlıkta kaldı. Cenazede ağabeyinin cübbesini giyen Sena Sultan Grant, 22 ay boyunca dedektif gibi iz sürüp karartılan delilleri ortaya çıkardı. Davanın seyrini değiştirecek delilleri mahkemeye sundu.

Sena Sultan Grant, ağabeyinin katledilmesiyle ilgili bulduğu deliller hakkında şu bilgileri verdi:

 

“Ağabeyim, katilin iddia ettiği gibi silahın yanlışlıkla patlaması sonucu değil, soğuk kanlılıkla planlanarak öldürülmüştür. 22 ay boyunca çalışarak ortaya çıkardığım bu deliller, ağabeyimi tasarlayarak öldürdüğünü göstermektedir. 

 

AĞABEYİMİ ISRARLA ÇAĞIRMIŞ

 

Katilin “Son 15 gün sürekli beni aradı, bir arsa işi getirmek istiyordu müteahhitliğini yapmam için”şeklindeki ifadesi Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) kayıtlarıyla yalanlandı. Katil, ağabeyimi son beş gün sürekli arıyor. Ağabeyim ise, sadece öldürüldüğü gün bu şahsı bir kez “Geliyorum” demek için arıyor. Bu tek görüşme de 6 saniye sürüyor. 

 

“SENİ ÖLDÜRÜRÜM” DİYE TEHDİT ETMİŞ

 

Katil, cinayetten bir süre önce ağabeyimi “Seni öldürürüm” diye tehdit etmiş. Bu durumu Tanık Ahmet Demir, mahkemede şöyle anlatıyor:

 

“Hüseyin Yama'ya ölmeden iki gün önce çalıştığım şirkete ait bir dava vermiştim. O davayla ilgili görüşmek üzere ofisine gittim. Benim işim bittikten sonra ‘Hüseyin sizin ev davası ne oldu?’ diye sordum. Hüseyin, ‘Karşı taraf ödemesi gereken kira bedelini ödemiyor’ ben de dava açtım. Ben kendisini sıkıştırınca bana  “Seni öldürürüm" diyor. Daha sonra da dava yoluyla sıkıştırınca bu defa sanık "Gel ben sana iş vereyim. Oradan sana para kazandırayım. Zararını çıkarttırayım" diye söylüyor, ben de kale almadım” diye bana söyledi.”

 

YALNIZ GELMESİ İÇİN UĞRAŞMIŞ

 

Müteahhitin sürekli ağabeyimi aramasına ben de şahidim. “Gel hem ödemeni yapayım hem de yeğenimin bir dava işi var onu sana vereyim” diyordu. Ağabeyim de cumartesi buluşmak üzere sözleşiyor ve bilgisayarına “Cumartesi Aksan İnşaat 11.000 TL” diye not alıyor. O görüşmeye büyük ağabeyim de gidecekti ama sanık bunu istemiyor ve yalnız gelmesini sağlamaya çalışıyor. Bu yüzden görüşmeyi pazartesiye alıyor.

 

Ağabeyim bu sefer de stajyer avukatla görüşmeye gidiyor. Sanık bu durumdan rahatsız olup, stajyer avukatı sekreterinin yanına gönderiyor. 

 

 

 

SİLAH SESİ KAMERADA VAR, BİLİRKİŞİ RAPORUNDA YOK

 

Ofiste oturan sekreter ve stajyer muhabbet ederlerken birden yüksek sesle silah patlama sesi duyuluyor. Bu saniyeden itibaren aniden muhabbete ara vererek, birbirlerine bakan sekreter ve stajyer 10 saniyelik bir sessizlikten sonra muhabbete tekrar devam ediyorlar. Davanın seyri ve olayın oluş saati açısından çok önemli olan bu silah sesi bilirkişi dosyasında yer almıyor. Bu önemli detayı mahkemeye bildirdim. 

 

155’İ ARAYIP “ADAM VURDUM” DİYOR

 

Sanık, mahkemedeki ifadesinde; “...Tabancayı çekmeceden çıkardım. Gömleğimin içine saklayacak şekilde koyacaktım. Maktul göz ucuyla ‘Abi bakabilir miyim’ dedi. Ben de silahın horozunu kalkık görünce hem horozunu indireyim hem de şarjörünü çıkarıp boş olarak maktule vereyim diye düşündüm. Elimi silaha atmamla patlaması bir oldu. Patlama sesiyle maktulün vurulduğunu gördüm...”diyor. 

 

Bunların hepsi yalan çünkü 155 Polis İmdat ses kayıtları, böyle olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Olaydan sonra 155’i arayan sanık, “Kardeşim ben bir adam vurdum gelin alın bizi” diyor. 

 

KATİL, SİLAHINI HAZIRLAYIP AVUKATIN GELMESİNİ BEKLEMİŞ 

 

Sanık ifadesinde, silah ateş aldıktan sonra “Ben bir yere, silah bir yere fırladı” diyor. Oysa olay yeri incelemesi sırasında silah çekmeceden çıktı. Bize göre o silah cinayet işlenmek üzere o gün getirildi, cinayet işlendikten sonra yerine konuldu. 

 

Sanığın oğlu Orkun Kılıç, verdiği ifadesinde, “Babam silahını genelde çantasında taşır. Belinde veya iş yerinde görmedim” diyor.

 

Sekreter de ifadesinde düzenli temizlik yapmasına ve üç yıldır sanığın yanında çalışmasına rağmen “Daha önce sanığın silahını çekmecede veya ofiste görmedim” diyor.

 

Sanığın oğlu ile sekreterin verdiği ifadelerden anlaşılacağı üzere; sanığın iş yerinde daha önce silah gören yok. Sanık yine verdiği ifadesinin tam aksine belinde silah taşımıyor, silahı çantasında taşıyor ve o çanta da o gün ofise geliyor. Sonra silahı çantasından alıp çekmecesine koyuyor. Avukat olan abim Hüseyin Yama ve stajyer avukat gelmeden üç dakika önce sanık abim ile telefonla görüştükten hemen sonra sekreteri çağırıp çantayı arabanın bagajına koymasını söylüyor. Sekreter de sanığın dediklerini yapıyor. 

 

“YARALIYA MÜDAHALE ETMEYİP ÖLMESİNİ BEKLEMİŞ”

 

Bilirkişi Murat K. tarafından hazırlanan raporda, katilin ağabeyimi başından vurduktan sonra ‘sanığın panik halde sürekli cep telefonuyla konuştuğu, daha sonra olay yerine ambulans ve polis ekiplerinin geldiği, sonrasında maktulün ambulansla götürüldüğü ve olayın bu şekilde son bulduğu’ belirtiliyor. 

 

Bilirkişinin bir anda olup bitmiş gibi anlattığı bu süreç, tam 16 dakika sürmüştür. Katil, ağabeyimi vurduktan sonra başında bekliyor. 3 dakika 10 saniye sonra polisi ve ambulansı arıyor. İnsan hayatı için saniyelerin bile önemli olduğu bu kritik süreçte ağabeyime yardımcı olmuyor, müdahalede bulunmuyor. Elinde ve üzerinde bir damla kan lekesi yok. Etraftan tıbbi yardım bilgisi olan birilerini çağırmıyor. Gayet soğukkanlı bir şekilde dışarı çıkıyor ve ambulans gelene kadar 16 dakika boyunca eli cebinde volta atıyor, sigara istiyor, lavaboya gidip geliyor. Olay yerine gelenleri de uzaklaştırıyor. Bilirkişinin iddia ettiği gibi hiçbir panik hali yoktur. Görüntüler bilirkişiyi açıkça yalanlıyor.

 

AĞABEYİM CAN ÇEKİŞİRKEN KATİL KAHVE SÖYLÜYOR

 

Görüntülerde ambulans geldikten sonra insanın kanını donduran anlara tanık oluyoruz. Katil, ağabeyimin öldüğünü söyleyip sağlık görevlilerinin müdahale girişimini engellemeye çalışıyor. Sağlık görevlileri içeri girip ağabeyimi ambulansa taşırken katil o sırada kendisine kahve söylüyor! Sekreter ise şaşırarak ‘Kime? Sizin için mi?’ diyor.  Katil ‘Evet’ diyerek kahvesini istiyor...

 

Tüm bu görüntüler ve ses kayıtları bilirkişinin iddiasının aksine katilin hiç de panik halde olmadığını gayet soğukkanlı bir şekilde hareket ettiğini gösteriyor. Ne yazık ki bilirkişinin ‘Duyulmuyor’ dediği konuşmaları, öğrendiğim bilgisayar programları yardımıyla duyulur hale getirerek mahkemeye sundum.

 

112 GÖREVLİSİ SORUYOR AMA YARALININ YANINA GİDİP BAKMIYOR

 

112’den arayan görevli, yaralının durumunu ve kanamasını soruyor. Ancak sanık, kazayla vurulduğunu iddia ettiği avukatın yanında bile değil. Sağlık görevlisinin yaralının durumuna ilişkin sorusuna rağmen aşağıya inip bakmıyor. ‘Bilmiyorum’ demekle yetiniyor. Ambulans gelene kadar geçen 16 dakikalık süre boyunca gayet rahat hareket ediyor.

AVUKATIN ÖLMEDİĞİNİ ÖĞRENİNCE BOZULMUŞ!

Ambulans gelince, sağlık görevlisinin sedye indirmek istemesine rağmen ısrarla aşağı çağırıyor. Sanık, avukatın öldüğünden emin ve sağlık görevlilerine “Kolluğu çağırın içerdeki öldü” diyor. “Güvenlik bende” diyerek engel olmaya çalışıyor. Her olaya ambulanstan önce giden polis burada hala yok. Sağlık görevlisi yaralıya müdahale ederken yaşadığı anlaşılıyor. Bu duruma bozulan sanık üst kata lavaboya gidiyor. Tanık Ünal K. ve sekreteri de peşinden gidiyor. 

 

SEKRETERE BAŞINDAN VURDUĞUNU İTİRAF ETMİŞ

Bu arada sekreter, tanık Ünal K.’ya önce “Elemanı (stajyer avukat) üst kata gönderdiği için ben zaten hmiştim”, sonra da yine Tanık Ünal K.’ya “Başından vurmuş” diyor. Yaralı olan abim onların umurunda değil. Yardım isteyen sağlıkçılara ise çevre esnafı yardım ediyor.

 

 

Tanık olarak dinlenen sekreterin kolluk ve mahkemede verdiği ifadelerin çelişmesi sebebiyle mahkeme başkanı Sekretere soruyor: “Sanık sana ‘kaza ile vurdum’ mu, yoksa ‘vurdum’ mu? diye sorusuna karşın sekreter cevap olarak “vurdum” dedi diyor. “Yanlışlıkla vurdum” demedi diyor.

 

Böylece sanığa en yakın tanık olan sekreter de sanığın abimi kaza ile değil bilerek vurduğunu mahkeme başkanına itiraf ediyor.

ESNAF SANIĞA “GÖRÜYORSUN ÖLÜYOR ADAM” DİYE UYARIDA BULUNUYOR

112 personeline zorluk çıkaran sanığa yan komşusu dayanamayıp “Görüyorsun ölüyor adam” diye uyarıda bulunmasına rağmen sanık yapılan uyarıya kulak asmayıp, sağlık personeline tam bilgi vermeyip, vakit kaybına neden oluyor.

 

İKİNCİ TELEFONUN SIRRI HALA ÇÖZÜLEMEDİ

 

Görüntülerde, sanığın elinde iki adet cep telefonu görünürken zabıtlara bir telefon dahi geçmemiş. İkinci telefonun numarası bilinmediği ve sorulmadığı için BTK kayıtları incelenemedi. İkinci telefonun nerede olduğu, neden gizlendiği hala bilinmiyor. Bu kadar önemli bir delil de bilirkişi raporunda yer almadı. El konulan eşyalar tutanağında ve adli emanette de yok. 

 

MAHKEMENİN ULAŞAMADIĞI HARDDİSK!

Cinayetin işlendiği tarihten itibaren 5 celse 5 kere müzekkere yazılarak mahkemenin dahi ulaşamadığı görüntü kayıtlarının olduğu harddiske bilirkişi anında ulaşıp çözülemediği kanaatine varıyor.

Dosyada eksik olarak bulunan görüntüler için karar ile gittiğimiz Ümraniye İlçe Emniyet Müdürü’nden talep ettiğimizde “İmajını alıp iş yerine iade ettik, imajı var bizde, o da açılmıyor. İsterseniz vereyim.” cevabı alıyoruz. Sonunda ulaştığımız görüntüleri sanığın oğlu avukatı aracılığı ile dosyaya sunuyor. Öncesi ve sonrası ile rapor edilsin dediğimiz görüntüler, özensiz ve gelişigüzel bir şekilde yine sanığın avukatının verdiği görüntüler çerçevesinde hazırlanmıştır. Demek oluyor ki; harddisk ile hiç uğraşılmamış. Hazır görüntüler üzerinden kopyala yapıştır sistemiyle bir rapor hazırlanarak, istediği görüntüyü istediği gibi rapor etmiş. Bilirkişilik yeminine ve etik kurallara uymadan hazırlanan bu raporu kabul etmemiz mümkün olmamakla birlikte sümen altı edilen bu tespitler ile ilgili olarak o bilirkişinin gerekli cezayı almasını istiyoruz.

OLAY YERİ MÜHÜRLENMEDİ ADETA YAĞMALANDI

Cinayet mahalli mühürlenmediği için buradaki bilgisayarlar, kameralar... sökülüp götürülüyor. Keşif raporu ile sabit. Polisin tavrından rahatsızız. Biri olay yerinde biri karakolda telefonlar yok oluyor. Olay yeri mühürsüz ve deliller karartılmış. Olay yeri güvenlik kamerası kaydını polis bir türlü kopyalayamıyor. 15 ay boyunca beklenen bu görüntüler 5 kere müzekkere yazılmasına rağmen emniyet değil, sanığın oğlu tarafından mahkemeye sunuluyor.

 

MÜTEAHHİTLİK ADI ALTINDA...

Katil Mehmet Sabri Kılıç, ailemizi manen ve maddeten zarara uğrattı ve usulsüzce sözleşme yapıp, kira paralarını ödemediği gibi yapılacak daireleri de zamanında teslim etmedi.

Ayrıca Sanığın aynı daireleri başkalarına da sattığını da yine Y.K ve R.Y.’ın mahkemede verdiği ifadelerden öğrendik. Mahkeme heyeti Y.K ve R.Y’nin paralarının iadesine karar vermiş durumda. Bununla ilgili başka mağdurlar da var. 

AİLEMİZE ATTIĞI İFTİRA TUTMADI

Sanık, “Avukatın abisine 30 bin TL ödeme yaptım” diyerek iftira attı. Dava sürecinde, böyle bir paranın verilmediği, tamamen yalan olduğu anlaşıldı. Sanık çamur at izi kalsın mantığı ile aileme itibar suikastı yaparak davanın da seyrini değiştirmeye çalıştı. Attığı iftira mağdur ettiği onlarca kişi ile kendi ayağına dolandı.”

SAVCI AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEDİ

Son delillerin de mahkemeye sunulmasının ardından İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada cumhuriyet savcısı, davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı mütalaasında, sanık Mehmet Sabri Kılıç için kasten öldürme suçundan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

KAMU GÖREVİNİ YAPARKEN ÖLDÜRÜLDÜ

Savcı ayrıca, avukat Hüseyin Yama’nın kamu görevini gerçekleştirirken öldürüldüğünü vurgulayarak sanığın TCK'nun 82/1-g maddesi gereğince cezalandırılmasını talep etti. 

Sanığın kaçacağı veya saklanacağı yönünde şüphe bulunması sebebiyle tutukluluk halinin devamına karar verilen duruşma, 26 Mayıs 2021 tarihine ertelendi. 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (