( (

Ahmet Davutoğlu: Şu Yada Bu İttifakta Bulunmak İçin Değil, Kendi Çizgimizde İktidara Yürümek İçin Bu Partiyi Kurduk

Siyaset (Medyaradikal) - medyaradikal.com | 26.02.2020 - 16:29, Güncelleme: 21.03.2023 - 03:23
 

Ahmet Davutoğlu: Şu Yada Bu İttifakta Bulunmak İçin Değil, Kendi Çizgimizde İktidara Yürümek İçin Bu Partiyi Kurduk

Gelecek Partisi lideri Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, partisinin Bolu Kampı'nın kapanış konuşmasında önemli başlıklara dikkat çekti.
Son günlerde kullanılan siyasi üslubun ve ülke gündeminin vahametine işaret eden Davutoğlu, Bahçeli'nin şahsına yönelttiği 'PKK'ya özlem duyma ve vatan hainliği' ithamlarına cevap vererek, "Bugün PKK’ya özlem diye bir itham varsa, bu özlem 23 Haziran’da İstanbul seçimleri öncesinde İmralı’dan mektup alındığı zaman susulduğunda duyulmuştur. Osman Öcalan, kırmızı bültenle aranan devletin televizyonuna çıkarıldığı zaman sessiz kalanlar o özlemi duymuş olabilirler. Biz sadece Kürt vatandaşlarımıza özlemle sarıldık ve sarılmaya devam edeceğiz. Siyaseti bu kadar ayağa düşürüp, vatan kavramını bu kadar gelişi güzel kullanmayalım. Siyasette artık olgunluk döneminin başlaması lazım." dedi.  İşte Davutoğlu'nun Bolu konuşmasından dikkat çeken başlıklar:    "Siyasi hareketler bir gelenek oluşturdukları zaman kalıcı olabilirler. Gelecek Partisi herhangi bir seçime bir dönem girerek, bir makam ve mevki elde etmek isteyenlerin partisi değil, Türk siyasetine kalıcı bir damga ve mühür vuracak yeni bir yaklaşımın, üslubun ve anlayışın adıdır.   Yarın 27 Şubat Türkiye’de kendine özgü çizgi oluşturan Prof.Dr. Necmettin Erbakan hocamızın vefat yıldönümü. Bir gün sonra 28 şubat darbesinin yıldönümü. 28 şubat Türkiye’de darbeler silsilesinin bir devamıdır. 28 şubat Türkiye’de karanlık bir sayfa olarak anılacaktır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz bir darbeler silsilesini oluşturur. Bunun karşısında da bir de demokrasi silsilesi var. Bizler bir daha o karanlık günleri  bu ülkeye yaşatmamak için elimizden geleni yapmaya kararlıyız. Gelecek Partisi, böyle bir düşünce ile ortaya çıkmış partidir. Hangi ideoloji uğruna yapılırsa yapılsın, hangi gerekçe öne sürülürse sürülsün, 28 şubat ve benzeri baskılara karşı çıktık her zaman da karşı çıkacağız. 12 Mart’ta, 28 Şubat’ta 12 Eylül’de acı çekmiş, çile çekmiş arkadaşlarımız var bir daha böyle çilelerin yaşanmaması için, her zaman özgürlük, her zaman demokrasi, her zaman adalet, herkese özgürlük, herkese demokrasi, herkese adalet demeye devam edeceğiz. Çalışmalarımızı değerlendirdik, aldığımız mesafe kurucularımız tarafından takdirle değerlendirildi. İl kurucularımıza tekrar teşekkür ediyorum böyle zor bir dönemde, bulundukları illerde bu çınar bayrağını ayağa kaldırma iradesi gösterdikleri için. İnşallah Mart ayın sonuna kadar 81 ilin il başkanları atanmış, Haziran’da ise büyük kongremizi gerçekleştireceğiz, Allah mahcup etmesin. Önümüzde yoğun bir program var. Ekonomi birimimiz ikinci büyük toplantıyı yapacak ve başta EYT olmak üzere kapsamlı çözüm yollarını kamuoyuna açıklayacağız. Sadece bir ekonomi değil adalet konusudur EYT. Bütün bu gündem ekonomi kurulumuz tarafından takip edilip en özgün model kamuoyu ile paylaşılacak Mart ayında. 8 Marta Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile Kadın Politikalar Başkanlığında bir komisyon oluştu ve ilk toplantımızı yaptık. Eğitimde reform eylem planımızı da Mart ayında paylaşacağız. Tıp bayramı 14 Mart, bu bağlamda özellikle doktorlara karşı şiddet bağlamında bir çalışma içinde olacağız. Mart-Nisan ayı içinde 2 önemli konu daha gündemimizde olacak; -2016 Martın’da Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma ile bildiğiniz gibi mültecilerin Avrupa’ya gönderilmesi ve bunun yanında 'Geri Kabul Anlaşması' bağlamında atılacak adımlarla birlikte vize muafiyetinin devreye sokulması, Gümrük Birliği Anlaşmasının revize edilmesi ve 6 ayda bir Türkiye ile Avrupa Birliği arasında zirve tertip edilmesi çerçevesinde  anlaşmalar vardı. Ancak daha sonra bu anlaşma çerçevesinde kazanımlarımız yakından takip edilmedi hala Türkiye Cumhuriyeti vatandaşalarımıza 2013 yılında imzalanan vize anlaşması ve geri kabul anlaşmasının gereği olan vize muafiyeti tanınmadı. Bu konuyla ilgili olarak da kapsamlı raporu, Dış İlişkiler Başkanlığımız ile açıklayacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin üçüncü yılı. Bu sistemin ülkemize ve bürokrasi etkisi, sorunlarını ele almak üzere İçişleri Kurulumuz İzzettin Küçük Bey’in koordinasyonluğunda çözüm içeren çalışmayı gerçekleştireceğiz. 23 Nisan’da ise TBMM’nin 100 kuruluş yıldönümü. Türkiye Cumhuriyetini kuran meclistir TBMM. Önce meclis kurulmuş, sonra cumhuriyet ilan edilmiştir, bu bağlamda meclisin önemini ve dokusunu anlayamadan, o meclisin kapsayıcı ruhunu ve idealini de anlamak mümkün değildir.  Bizim kurucular heyetimizin birinci meclisten sonraki en kapsamlı heyet olduğunu göz önünde bulundurularak 'Türkiye’de Meclis Geleneği’ bağlamında bir rapor ve çalışma hazırlanacak ve kamuoyu ile paylaşacağız. Bir yandan süratla Anadolu’da teşkilatlanırken diğer yandan gündemle ilgili çok yoğun çalışmalar içindeyiz. Milletimizin sesi olmaya kararlıyız. Son iki günde birkaç konuda paylaşmak isterim; Grup konuşmalarına ve gündeme baktığınızda "artık terk edilmesi gerekiyor" denilen hastalıkların tam da geri döndüğünü görüyoruz. 3 konu dikkat çekici: Sayın Bahçeli’nin şahsımı doğrudan hedef alan açıklaması oldu. Bu açıklamada "Serok Ahmet’in PKK özlemi", "vatan ihaneti" gibi yanyana geldiğinde şahsımla ve partimle ilişkilendirilemeyecek birçok itham vardı. Öncelikle geçmiş olsun diyorum Sayın Bahçeli’ye, sağlığına kavuşmasına sevindim. İnsani ilişkiler siyasi kaygının ötesindedir. Bu ülkenin vatandaşlarına iyi örnek olmak zorundayız. Yine bu ülkenin onurlu bir vatandaşı olarak bu ülkeye hizmetten gayrı bir kaygısı gözetmemiş bir vatandaş olarak "vatan haini" ithamını ne şahsım ne de Gelecek Partisi, ne de Türkiye Cumhuriyetinin siyaset geleceği açısından kabul etmem mümkün değildir. Artık ihanet kelimeleri yerine birbirimize saygı ile, nezaket ile eleştiri yönelttiğimiz bir siyasi üslup gelmeli. Eğer elinde bir ihanet belgesi varsa, bunu hukuki mercilere vermeli ve nerede hesap vermek geriyorsa bu hesabı vermeye hazırız ama kimse bir siyasi lideri böyle itham etmemeli. SEROK söylemine gelecek olursak; Bu ülkede kullanılan her dil, bu ülkenin her kültürel özelliği, hepimizin onurudur, haysiyetidir saygı duyulası gereken zenginliğimizdir. Hiçbir dil tahkir edilemez, hafife alınamaz. Hele hele bu topraklarda yaşayan vatandaşlarımızın bir kısmının kullandığı dil kendi anadilimiz gibi kutsaldır saygı gösterilmelidir. Yunus Emre’mizin güzel Türkçesi ile Faqire Teyran’ımızın güzel Kürtçesi kardeştir farklı kelimeler ile aynı gönül dilini konuşurlar. Yurt dışında bana ecnebice yani İngilizce  'Primeminister' Davutoğlu yani 'Başbakan’ denildiğinde rahatsızlık duyulmuyor da bu toprakların has dili ile kürtçe "serok" denilmesinden neden rahatsızlık duyuyorlar ben rahatsızlık duymuyorum. Aksine kazanç olarak görüyorum. İkinci örtülü ima ise PKK’ya özlem; İşte burada bir durmak lazım. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı terörle mücadele talimatını 2015’te veren benim. Ben o talimatı verdikten sonra her Cuma’yı, kutsal günleri bazen Diyarbakır’da bazen Silopi’de bazen Van’da oradaki vatandaşlarımızla omuz omuza teröristlere karşı geçirdik. Sayın Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı hiçbir koalisyona girmeyeceğim diyen Bahçeli, terörle mücadele en sert şekilde sürerken Türkiye’yi hükümetsiz bırakma sorumsuzluğunu göstermiş ancak Tuğrul Türkeş’in devreye girmesi ile bu engel aşılabilmişti. Yani sayın Bahçeli terörle omuz omuza mücadele vermeyi bir suç gibi gördü ve bizimle hiçbir hükümet formülünde bir araya gelmeme inadında bulundu. Bugün PKK’ya özlem diye bir itham varsa, bu özlem 23 Haziran’da İstanbul seçimleri öncesinde İmralı’dan mektup alındığı zaman susulduğunda duyulmuştur. Osman Öcalan, kırmızı bültenle aranan devletin televizyonuna çıkarıldığı zaman sessiz kalanlar o özlemi duymuş olabilirler. Biz sadece Kürt vatandaşlarımıza özlemle sarıldık ve sarılmaya devam edeceğiz. Milli birlik çağrısı yapmıştı Sayın Bahçeli ben umutlanmıştım bu rahatsızlık döneminde bir muhasebe yaşadı diye… ama bir hafta sürdü bu. Siyaset böyle sürekli savrulmalar yaşarsa iç barışı sağlamakta zorlanırız. Siyaseti bu kadar ayağa düşürüp, vatan kavramını bu kadar gelişi güzel kullanmayalım, siyasette artık olgunluk döneminin başlaması lazım. Bu zor dönemler herkesin herkesle konuşma günleri hakaret etmeden ima etmeden. İttifaklar sistemi Türkiye’de siyasetin ve partilerin doğasını bozmuştur. Ak Parti ve MHP’ye içinde de rahatsızlıklar doğurmuş, doğal seyrini olumsuz etkilemiştir. Aynı şey Millet İttifakı için de geçerlidir. Burada da çok tartışma yaşanıyor kendi içinde. Herkes açık net konuşmak yerine şartlar gereği ittifak yapıyor ve sorunlar yaşanıyor. Biz, şu yada bu ittifakta bulunmak için bu partiyi kurmadık kendi özgün çizgimizde iktidara yürümek için bu partiyi kurduk. Bizim denklemimizi milletin iradesi kurar ve milletin siyaset denklemini de Gelecek Partisi kuracak inşallah. Libya şehitleri Şehitlerimize sayıda kusur etmemeliyiz. Bir rakamın yekunu değildir şehitlerimiz. Onlardan bahsederken sıradan rakamlar gibi söz edilmemeli hürmetle isimleri ile zikredilerek ruhları yad ve şad edilmeli. Bunlar şunu gösterir, bugün siyasetin bir ilkeler manzumesine ihtiyacı var. Herkese göre doğru olan ilkelere ihtiyacımız var. Bir büyükelçi atamasının uyandırmasının rahatsızlığını örtmek için ülkede başbakanlık yapmış ve diğer insanları ihanetle suçlarsanız olmaz. 81 vilayetimize gideceğiz üzerine adım atmadığımız şehrimiz kalmayacak. Bunu söyleyince konvoy yasakları başlayabilir ama olsun biz yürüyerek gelmeyi de biliriz inşallah.   haber:Melek S. Tunç
Gelecek Partisi lideri Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, partisinin Bolu Kampı'nın kapanış konuşmasında önemli başlıklara dikkat çekti.

Son günlerde kullanılan siyasi üslubun ve ülke gündeminin vahametine işaret eden Davutoğlu, Bahçeli'nin şahsına yönelttiği 'PKK'ya özlem duyma ve vatan hainliği' ithamlarına cevap vererek, "Bugün PKK’ya özlem diye bir itham varsa, bu özlem 23 Haziran’da İstanbul seçimleri öncesinde İmralı’dan mektup alındığı zaman susulduğunda duyulmuştur. Osman Öcalan, kırmızı bültenle aranan devletin televizyonuna çıkarıldığı zaman sessiz kalanlar o özlemi duymuş olabilirler. Biz sadece Kürt vatandaşlarımıza özlemle sarıldık ve sarılmaya devam edeceğiz.

Siyaseti bu kadar ayağa düşürüp, vatan kavramını bu kadar gelişi güzel kullanmayalım. Siyasette artık olgunluk döneminin başlaması lazım." dedi. 

İşte Davutoğlu'nun Bolu konuşmasından dikkat çeken başlıklar: 

 

"Siyasi hareketler bir gelenek oluşturdukları zaman kalıcı olabilirler. Gelecek Partisi herhangi bir seçime bir dönem girerek, bir makam ve mevki elde etmek isteyenlerin partisi değil, Türk siyasetine kalıcı bir damga ve mühür vuracak yeni bir yaklaşımın, üslubun ve anlayışın adıdır.

 

Yarın 27 Şubat Türkiye’de kendine özgü çizgi oluşturan Prof.Dr. Necmettin Erbakan hocamızın vefat yıldönümü. Bir gün sonra 28 şubat darbesinin yıldönümü. 28 şubat Türkiye’de darbeler silsilesinin bir devamıdır.

28 şubat Türkiye’de karanlık bir sayfa olarak anılacaktır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz bir darbeler silsilesini oluşturur. Bunun karşısında da bir de demokrasi silsilesi var. Bizler bir daha o karanlık günleri  bu ülkeye yaşatmamak için elimizden geleni yapmaya kararlıyız. Gelecek Partisi, böyle bir düşünce ile ortaya çıkmış partidir. Hangi ideoloji uğruna yapılırsa yapılsın, hangi gerekçe öne sürülürse sürülsün, 28 şubat ve benzeri baskılara karşı çıktık her zaman da karşı çıkacağız.

12 Mart’ta, 28 Şubat’ta 12 Eylül’de acı çekmiş, çile çekmiş arkadaşlarımız var bir daha böyle çilelerin yaşanmaması için, her zaman özgürlük, her zaman demokrasi, her zaman adalet, herkese özgürlük, herkese demokrasi, herkese adalet demeye devam edeceğiz.

Çalışmalarımızı değerlendirdik, aldığımız mesafe kurucularımız tarafından takdirle değerlendirildi. İl kurucularımıza tekrar teşekkür ediyorum böyle zor bir dönemde, bulundukları illerde bu çınar bayrağını ayağa kaldırma iradesi gösterdikleri için.

İnşallah Mart ayın sonuna kadar 81 ilin il başkanları atanmış, Haziran’da ise büyük kongremizi gerçekleştireceğiz, Allah mahcup etmesin.

Önümüzde yoğun bir program var. Ekonomi birimimiz ikinci büyük toplantıyı yapacak ve başta EYT olmak üzere kapsamlı çözüm yollarını kamuoyuna açıklayacağız.

Sadece bir ekonomi değil adalet konusudur EYT. Bütün bu gündem ekonomi kurulumuz tarafından takip edilip en özgün model kamuoyu ile paylaşılacak Mart ayında.

8 Marta Dünya Kadınlar Günü dolayısı ile Kadın Politikalar Başkanlığında bir komisyon oluştu ve ilk toplantımızı yaptık.

Eğitimde reform eylem planımızı da Mart ayında paylaşacağız.

Tıp bayramı 14 Mart, bu bağlamda özellikle doktorlara karşı şiddet bağlamında bir çalışma içinde olacağız.

Mart-Nisan ayı içinde 2 önemli konu daha gündemimizde olacak;

-2016 Martın’da Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma ile bildiğiniz gibi mültecilerin Avrupa’ya gönderilmesi ve bunun yanında 'Geri Kabul Anlaşması' bağlamında atılacak adımlarla birlikte vize muafiyetinin devreye sokulması, Gümrük Birliği Anlaşmasının revize edilmesi ve 6 ayda bir Türkiye ile Avrupa Birliği arasında zirve tertip edilmesi çerçevesinde  anlaşmalar vardı. Ancak daha sonra bu anlaşma çerçevesinde kazanımlarımız yakından takip edilmedi hala Türkiye Cumhuriyeti vatandaşalarımıza 2013 yılında imzalanan vize anlaşması ve geri kabul anlaşmasının gereği olan vize muafiyeti tanınmadı. Bu konuyla ilgili olarak da kapsamlı raporu, Dış İlişkiler Başkanlığımız ile açıklayacağız.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin üçüncü yılı. Bu sistemin ülkemize ve bürokrasi etkisi, sorunlarını ele almak üzere İçişleri Kurulumuz İzzettin Küçük Bey’in koordinasyonluğunda çözüm içeren çalışmayı gerçekleştireceğiz.

23 Nisan’da ise TBMM’nin 100 kuruluş yıldönümü. Türkiye Cumhuriyetini kuran meclistir TBMM. Önce meclis kurulmuş, sonra cumhuriyet ilan edilmiştir, bu bağlamda meclisin önemini ve dokusunu anlayamadan, o meclisin kapsayıcı ruhunu ve idealini de anlamak mümkün değildir.  Bizim kurucular heyetimizin birinci meclisten sonraki en kapsamlı heyet olduğunu göz önünde bulundurularak 'Türkiye’de Meclis Geleneği’ bağlamında bir rapor ve çalışma hazırlanacak ve kamuoyu ile paylaşacağız.

Bir yandan süratla Anadolu’da teşkilatlanırken diğer yandan gündemle ilgili çok yoğun çalışmalar içindeyiz. Milletimizin sesi olmaya kararlıyız.

Son iki günde birkaç konuda paylaşmak isterim;

Grup konuşmalarına ve gündeme baktığınızda "artık terk edilmesi gerekiyor" denilen hastalıkların tam da geri döndüğünü görüyoruz.

3 konu dikkat çekici:

Sayın Bahçeli’nin şahsımı doğrudan hedef alan açıklaması oldu. Bu açıklamada "Serok Ahmet’in PKK özlemi", "vatan ihaneti" gibi yanyana geldiğinde şahsımla ve partimle ilişkilendirilemeyecek birçok itham vardı.

Öncelikle geçmiş olsun diyorum Sayın Bahçeli’ye, sağlığına kavuşmasına sevindim. İnsani ilişkiler siyasi kaygının ötesindedir. Bu ülkenin vatandaşlarına iyi örnek olmak zorundayız.

Yine bu ülkenin onurlu bir vatandaşı olarak bu ülkeye hizmetten gayrı bir kaygısı gözetmemiş bir vatandaş olarak "vatan haini" ithamını ne şahsım ne de Gelecek Partisi, ne de Türkiye Cumhuriyetinin siyaset geleceği açısından kabul etmem mümkün değildir.

Artık ihanet kelimeleri yerine birbirimize saygı ile, nezaket ile eleştiri yönelttiğimiz bir siyasi üslup gelmeli.

Eğer elinde bir ihanet belgesi varsa, bunu hukuki mercilere vermeli ve nerede hesap vermek geriyorsa bu hesabı vermeye hazırız ama kimse bir siyasi lideri böyle itham etmemeli.

SEROK söylemine gelecek olursak;

Bu ülkede kullanılan her dil, bu ülkenin her kültürel özelliği, hepimizin onurudur, haysiyetidir saygı duyulası gereken zenginliğimizdir. Hiçbir dil tahkir edilemez, hafife alınamaz. Hele hele bu topraklarda yaşayan vatandaşlarımızın bir kısmının kullandığı dil kendi anadilimiz gibi kutsaldır saygı gösterilmelidir.

Yunus Emre’mizin güzel Türkçesi ile Faqire Teyran’ımızın güzel Kürtçesi kardeştir farklı kelimeler ile aynı gönül dilini konuşurlar. Yurt dışında bana ecnebice yani İngilizce  'Primeminister' Davutoğlu yani 'Başbakan’ denildiğinde rahatsızlık duyulmuyor da bu toprakların has dili ile kürtçe "serok" denilmesinden neden rahatsızlık duyuyorlar ben rahatsızlık duymuyorum. Aksine kazanç olarak görüyorum.

İkinci örtülü ima ise PKK’ya özlem; İşte burada bir durmak lazım.

Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı terörle mücadele talimatını 2015’te veren benim. Ben o talimatı verdikten sonra her Cuma’yı, kutsal günleri bazen Diyarbakır’da bazen Silopi’de bazen Van’da oradaki vatandaşlarımızla omuz omuza teröristlere karşı geçirdik.

Sayın Devlet Bahçeli, 7 Haziran akşamı hiçbir koalisyona girmeyeceğim diyen Bahçeli, terörle mücadele en sert şekilde sürerken Türkiye’yi hükümetsiz bırakma sorumsuzluğunu göstermiş ancak Tuğrul Türkeş’in devreye girmesi ile bu engel aşılabilmişti. Yani sayın Bahçeli terörle omuz omuza mücadele vermeyi bir suç gibi gördü ve bizimle hiçbir hükümet formülünde bir araya gelmeme inadında bulundu.

Bugün PKK’ya özlem diye bir itham varsa, bu özlem 23 Haziran’da İstanbul seçimleri öncesinde İmralı’dan mektup alındığı zaman susulduğunda duyulmuştur.

Osman Öcalan, kırmızı bültenle aranan devletin televizyonuna çıkarıldığı zaman sessiz kalanlar o özlemi duymuş olabilirler. Biz sadece Kürt vatandaşlarımıza özlemle sarıldık ve sarılmaya devam edeceğiz.

Milli birlik çağrısı yapmıştı Sayın Bahçeli ben umutlanmıştım bu rahatsızlık döneminde bir muhasebe yaşadı diye… ama bir hafta sürdü bu. Siyaset böyle sürekli savrulmalar yaşarsa iç barışı sağlamakta zorlanırız.

Siyaseti bu kadar ayağa düşürüp, vatan kavramını bu kadar gelişi güzel kullanmayalım, siyasette artık olgunluk döneminin başlaması lazım.

Bu zor dönemler herkesin herkesle konuşma günleri hakaret etmeden ima etmeden.

İttifaklar sistemi Türkiye’de siyasetin ve partilerin doğasını bozmuştur. Ak Parti ve MHP’ye içinde de rahatsızlıklar doğurmuş, doğal seyrini olumsuz etkilemiştir. Aynı şey Millet İttifakı için de geçerlidir. Burada da çok tartışma yaşanıyor kendi içinde. Herkes açık net konuşmak yerine şartlar gereği ittifak yapıyor ve sorunlar yaşanıyor.

Biz, şu yada bu ittifakta bulunmak için bu partiyi kurmadık kendi özgün çizgimizde iktidara yürümek için bu partiyi kurduk.

Bizim denklemimizi milletin iradesi kurar ve milletin siyaset denklemini de Gelecek Partisi kuracak inşallah.

Libya şehitleri

Şehitlerimize sayıda kusur etmemeliyiz. Bir rakamın yekunu değildir şehitlerimiz. Onlardan bahsederken sıradan rakamlar gibi söz edilmemeli hürmetle isimleri ile zikredilerek ruhları yad ve şad edilmeli.

Bunlar şunu gösterir, bugün siyasetin bir ilkeler manzumesine ihtiyacı var. Herkese göre doğru olan ilkelere ihtiyacımız var.

Bir büyükelçi atamasının uyandırmasının rahatsızlığını örtmek için ülkede başbakanlık yapmış ve diğer insanları ihanetle suçlarsanız olmaz.

81 vilayetimize gideceğiz üzerine adım atmadığımız şehrimiz kalmayacak. Bunu söyleyince konvoy yasakları başlayabilir ama olsun biz yürüyerek gelmeyi de biliriz inşallah.

 

haber:Melek S. Tunç

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ipekyoluhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
( (